Erdoğan’ın kaleyi fethetmesi hiç de kolay olacağa benzemiyor
.
Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmayı 2004 yerel seçimlerinde çok istemişti. AKP seçim minibüsleri Erdoğan’ın “Diyarbakır’ı Büyük Ortadoğu’nun merkezi yapacağız” sözleriyle dolaşıyordu. İstasyon Meydanı’ndaki mitingde coşkulu bir kalabalık toplanmıştı, ancak AKP lideri konuşmasında Kürt sorununa doğrudan hiç değinmemişti. Sonuçta Osman Baydemir AKP adayı Mücahit Can’a fark atarak başkan seçildi.
Erdoğan 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde de Diyarbakır’a özel bir önem atfetti. Yine İstasyon Meydanı’nda, bu sefer daha kalabalık ve daha coşkulu bir kitle karşısında Erdoğan yine Kürt sorununa az değinip ağırlığı bölgeye götürdükleri ve götürecekleri hizmetlere vermişti. Sonuçta AKP oylarını epey yükseltti ancak sonradan DTP’ye geçecek bağımsız adayların gerisinde kaldı.
Erdoğan 23 Temmuz’dan itibaren neredeyse ilk hedef olarak yine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni gösterdi. Baydemir’in “kaleyi teslim etmeyiz” açıklamasıyla iyice tırmanan rekabet giderek bir gerginliğe dönüştü. Erdoğan’ın 21 Ekim 2008 günündeki kışkırtıcı ziyaretiyle bu gerginlik çatışmaya dönüştü.
Bütün bunlara, günlerdir yapılan tehditle karışık boykot çağrıları eklenirse AKP’nin dünkü mitinginin ne derece anlamlı olduğu daha iyi ortaya çıkacaktır. “Peki dünkü miting bu anlama uygun bir şekilde gerçekleşti mi?” diye sorulacak olursa buna cevabım “hem evet, hem hayır” ya da “kısmen evet, kısmen hayır” olacaktır.
Derinlikli konuşma
Son beş yılda Erdoğan’ı aynı meydanda her üç mitingde de dinlemiş biri olarak bunların en zayıfının dünkü olduğunu söyleyebilirim. Ancak önceki iki miting belirgin birer barış atmosferinde yapılmıştı, yani mitinglere katılımın engellenmesi yolunda kampanyalar yoktu. Hele 22 Temmuz öncesi AKP “derin devlete kafa tutan parti” olarak bölgede epey ilgi görüyordu. Yine dünkü mitingin hayli elverişsiz hava koşulları altında gerçekleştirilmiş olduğu da hesaba katılırsa toplanan kalabalığı başarı olarak görebiliriz.
Mitinge katılıma ek olarak en çok merakla beklenen hususlardan biri Erdoğan’ın yapacağı konuşmaydı. 2004 ve 2007 mitinglerine kıyasla daha siyasi ve derinlikli bir konuşma yaptı Erdoğan. Her biri eninde sonunda “kardeşlik, bir arada yaşama” temalarına vurgu yapan ve bu değerlerin güçlenmesine katkıda bulunabilecek mesajlar verdi.
Kelimelerimi olabildiğince dikkatlice seçerek -zira çok kırılgan bir alana girmiş bulunuyoruz- Erdoğan’ın konuşmasının seçimlere nasıl bir etkisi olabileceğini yorumlamak istiyorum. Dün “ülkenin Batısında” Erdoğan’ı ekranlardan izleyenlerin ya da söylediklerini bugün gazetelerden okuyanların önemli bir kısmı kendisini, tıpkı benim gibi takdir etmiş olmalı. Ancak Diyarbakır seçmeninin büyük bölümünün kendisinden beklediği konuşmanın bu olduğunu sanmıyorum. Onlar “hizmetler”e ek olarak Kürt sorunu konusunda yeni ve somut açılımlar, örneğin Nevruz’un resmen bayram ilan edilmesini umuyorlar. Kısacası, dün bir kez daha ülkenin iki ayrı bölgesinin temel hassasiyetlerinin giderek nasıl ayrışmakta olduğuna üzülerek tanıklık ettim, ettik.
Toparlayacak olursak, dün Diyarbakır’da AKP’nin kaleyi nihayet fethedebileceğine dair pek fazla işaret göremedim. Artık Kutbettin Arzu başta olmak üzere AKP’li adayların performanslarına ve Erdoğan’ın Mardin, Van, Siirt, Batman gibi illerde düzenleyeceği mitinglere bakacağız.
Birkaç miting notu
Dün 12. mitingini yapan Erdoğan’ın enerjisine hayret edenlere bir de Emine Erdoğan’a bakmalarını salık veririm. Bildiğim kadarıyla Bayan Erdoğan yurtdışında olduğu zamanlar dışında tüm mitinglere katıldı ve bunlarda hiç de geri planda kalmadı. Dünkü mitingi izleyenler arasında Erdoğan çiftinin küzük kızı Sümeyye ile dünürleri dünürü, gazeteci Sadık Albayrak da vardı.
Dünkü yazımda medyanın mitinglere ilgi göstermediğini yazmıştım ve aynı gün Diyarbakır’da meslektaşlarım tarafından tekzip edilmekten memnun oldum. Dört gazetenin Ankara temsilcisi, EnisBerberoğlu (Hürriyet), Murat Yetkin (Radikal), Mustafa Ünal (Zaman) ve Adem Yavuz Aslan (Bugün) Ankara temsilcileri kendi imkanlarıyla Diyarbakır’a gelirken, Başbakan’ın uçağına çok sayıda gazeteci alınmıştı. İşte gözüme çarpanların bazıları: Ekrem Dumanlı (Zaman), İsmail Küçükkaya (Akşam), Erhan Başyurt (Bugün), Hasan Karakaya (Vakit), Nuri Elibol (Türkiye), Emre Aköz (Sabah), Nasuhi Güngör (Star), Sabrina Tavernise (New York Times), Christopher Torchia (AP). Bu arada Akif Beki de dün, gazeteciliğe döndükten sonra ilk AKP mitingini izlemiş oldu.
Başbakan’a çok sayıda bakan (Beşir Atalay, Mehdi Eker, Recep Akdağ, Veysel Eroğlu, Ertuğrul Günay), Genel Başkan Yardımcısı (Abdülkadir Aksu, Necati Çetinkaya, Haluk İpek, Hüseyin Tanrıverdi) eşlik ediyordu. Ama bence en dikkat çekici isim AKP’nin eski ikinci numarası Mir Dengir Fırat’tı.