Eksenler altüst olurken
.
Hükümet çevrelerinden son günlerde şu tür yakınmalar duyuyoruz: “Daha düne kadar İran ve Suriye politikalarımız nedeniyle bizi dış politikada ‘eksen kayması’ ile suçlayanlar bugün de yine İran ve Suriye politikalarımız nedeniyle bizi Batılı emperyalistlerin kuyruğuna takılmakla suçluyorlar.”
İlk bakışta doğru bir yakınma. Çünkü o cümlede tarif edilen tarzda çok kişi ve çevre var Türkiye’de. Öyle ki sırf hükümeti eleştirmek için yeri geldiğinde “Batıcı”, yeri geldiğindeyse “Doğucu” takılan bu kişi ve çevreler üzerine fazla bir şey söylemek zaman ve enerji kaybı olabilir.
Öte yandan biliyoruz ki Türkiye bir yanda iktidar partisi, karşısında da onun kötülüğü için her fırsatı değerlendirmeye çalışan düşmanlarından oluşmuyor. Dolayısıyla AKP çevrelerinin girişter sözünü ettiğimiz kişi ve çevreler hak etmedikleri kadar önem atfetmelerini, dış politikaya yönelik diğer ciddi eleştirilerin üstünü örtme çabası olarak görebiliriz.
Amerikancılar niçin memnun?
Fazla uzağa gitmeye gerek yok, kendimi örnek vermek istiyorum. AKP hükümetinin, kimi zaman ABD başta olmak üzere Batılı güçlerle ciddi sorunlar yaşamayı göze alarak geliştirmiş olduğu İran ve Suriye politiklarını genel olarak desteklemiş biriyim. Bu yüzden tescilli Amerikancı meslektaşlarımı epey hiddetlendirmiş olduğum da bir vakıadır.
İşin garibi düne kadar Tahran ve Şam’la her ne pahasına olursa olsun iyi ilişkiler kurmaya çalışan Ankara’yı, eksen kaymasıyla suçlayan ve başta Washington olmak üzere Batılı merkezlere şikayet eden bu kişiler son zamanlarda hallerinden çok memnunlar. Dün yazılıp söylenmiş olanlarla bugün yazılıp söylenenler ortada. Ama ortada olmayan, yani tam olarak anlayamadığımız (en azından benim kavrayamadığım) bir şey var: Hükümet ne oldu da 180 derecelik bir dönüş yaptı?
Bu büyük değişikliği tümüyle Suriye ve İran yönetimlerinin yapıp ettiklerine (veya yapmadıklarına) bağlamak hiç gerçekçi olmayacaktır. Aynı şekilde, ulusalcı çevrelerin pek sevdiği BOP türü açıklamaların da inandırıcı olduğunu düşünmüyorum.
Ucuz suçlamalar değil ikna edici açıklamalar
Öte yandan yalnız olduğumu hiç sanmıyorum. Hükümetin dış politikada yöneldiği bu son derece riskli strateji değişikliğinin nedenleri ve muhtemel sonuçları konusunda kafası karışık ve kaygılı çok insan var. Üstelik bunların hatırı sayılır bir bölümü normal olarak AKP’ye pozitif bakıyor, hatta bazıları bizzat onun içinde yer alıyor. Dolayısıyla insanların kaygılarını gidermeye yönelik ikna edici açıklamalar yerine eleştiri sahiplerini “Baascı”, “Esadcı” (pardon “Esedci”) gibi ucuz suçlamalarla susturmaya çalışmanın kimsye hayrı olmayacaktır. Unutmamak lazım ki dün AKP tabanının ve hatta tavanının büyük bölümü Irak konusunda Amerikan politikalarından ayrı düştükleri için birileri tarafından “Saddamcı” olarak yaftalanıyordu.