Şampiy10
Magazin
Gündem

‘Dün’ aynı zamanda ‘bugün’ hatta ‘yarın’dır

.

ABONE OL
Vatan Haber

Zaman Gazetesi dün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni yıl mesajını, “kamuoyu vicdanında oluşan soru işaretleri giderilmeli” sözünü alıntılayarak manşete çıkardı. Fethullah Gülen cemaati, hükümete karşı savaşını yolsuzluklar üzerinden ve “hukuk devleti”, “kuvvetler ayrılığı” gibi demokrasinin evrensel ilkeleri temelinde sürdürmeye çalışıyor. Dolayısıyla cemaatin ana yayın organının “Sorunları hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilkelerin hâkim olduğu bir toplumsal ve siyasal ortamda, karşılıklı anlayışla çözmek gerekir” diyen Gül’ü sahiplenmesinde şaşıracak bir şey yok.

Tabii hafızanız güçlüyse sonuna kadar şaşırmakta, buradaki samimiyetsizliğe dikkat çekmekte de haklısınız. Çünkü Cumhurbaşkanı, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gözaltına alınmalarının ardından duyduğu rahatsızlığı, bizzat Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya, nerdeyse aynı cümleyle, “kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor” diye aktarmış ama Dumanlı, bu sözleri gizleyerek Cumhurbaşkanı’na bir nevi sansür uygulamıştı. Bu olayın detaylarını “Cemaat o hatadan dönme fırsatını tepmemiş olsaydı” başlıklı yazımda bulabilirsiniz.

“Dün dündür, bugün bugündür”

Yakın zamana kadar birlikte hareket eden, kendileriyle aynı safta olmayanları tasfiye etmeye kalkan ve bunu büyük ölçüde başaran iki güç, Gülen cemaatiyle hükümet, aralarında kıyasıya bir iktidar savaşı başlatınca mecburen üçüncü şahısların ilgi ve desteğine ihtiyaç duymaya başladılar. Bunu yaparken, birbirlerinin geçmişteki yanlışlarını, kusurlarını, suç ve günahlarını, sanki kendileri bunlara ortaklık etmemiş gibi saçmaya koyuldular.

Bir de tabii, ittifakları döneminde fazla dert etmedikleri “masumiyet karinesi”, “basın ve ifade özgürlüğü”, “kuvvetler ayrılığı”, “hukuk devleti” gibi değerleri alabildiğine sahiplenir oldular. “Ama dün böyle diyordunuz...” diye başlayan uyarı ve itirazlarınızaysa Süleyman Demirel’in o meşhur “dün dündür, bugün bugündür” sözünü aratmayacak cevaplar vermeye kalktılar.

Hatada ısrar hatası

Halbuki “dün” sadece “dün” değil aynı zamanda “bugün”, hatta “yarın”dır. Dünyayı algılayışlarında tarihe çok hayati bir anlam yükleyen muhafazakârların (konumuzda cemaat ve iktidar partisinin) kendi yanlışlarıyla yüzleşmeleri, hesaplaşmaları, dolayısıyla özeleştiri yapmaları istendiğinde geçmişi unutma inatlarını anlamak mümkün değil.

“Sivil olmayan kanat”ın hatalarının üstünü örtmeye kalkması cemaati birçok açıdan zor durumda bırakıyor:

1) İktidar partisi ve Başbakan’a yönelik eleştiri ve suçlamaların samimiyetini tehlikeye atıyor;

2) Cemaat içinde aslında “sivil” ve “sivil olmayan” diye farklı kanatların olmadığı, olsa bile bunların birbirleriyle mutlak bir uyum içinde çalıştığı algısına yol açıyor;

3) Cemaatin istikbalini olumlu anlamda belirleyebilecek olan, demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti gibi değerleri içselleştirmiş kadroların ellerini kollarını bağlıyor.

Özeleştirinin suyunu çıkaranlar

Hükümet cemaatle savaşını, “paralel devlet”e, buradan hareketle “yargı vesayeti”ne karşı mücadele stratejisi üzerinden temellendirmek istiyor. Ancak “paralel devlet” denen olgunun son bir ayın işi olmadığı, AKP hükümetinin bilgisi, göz yumması, izni, hatta teşvik ve desteğiyle şekillendiği açık. Aynı şekilde bugün yargılanmak istenen HSYK’nın, dün “taraf olmayan bertaraf olur” diye karşı çıkanların gözünün korkutulduğu 12 Eylül referandumuyla bugünkü yapısına kavuştuğunu da biliyoruz.

Hâl böyle olunca, bugün “paralel devlet” dedikleri yapının en kritik isimleriyle, bazı polis şefleri, savcılar ve medyaya iliştirilmiş bazı şahıslarla dün içtikleri su ayrı gitmeyen, onlardan aldıkları güçle, kibirli bir şekilde hoşlanmadıkları kişileri “darbeci”, “Ergenekoncu” vb. diye yaftalamaya kalkanlardan bazıları özeleştirinin suyunu çıkarıyor.

Size, “Evet, kabul ediyorum. Maalesef kandırılmışım. Ama geçmişe takılıp kalmayalım. Gelin demokrasiyi korumak için şu ‘paralel devlet’e karşı birlikte mücadele edelim” diyerek o kirli ellerini uzatan zamane itirafçılarını kısaca “teşekkürler” diye reddedebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.