Düellonun galibini MHP belirler
.
CHP nihayet AKP’nin yumuşak karnının laiklik değil yolsuzluk olduğunu kavramış gözüküyor ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi güçlü bir isimle iktidar partisini sahiden sarsıyor. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP’lilerin üst üste gelen yolsuzluk iddiaları karşısında durmuş oturmuş ve sonuç alma garanti olan stratejileri olduğu söylenemez. Örneğin bütün olup bitenlerin sorumlusu olarak Doğan Grubu’nu göstermek ve bu grubun CHP ile ittifak halinde hükümete karşı bir karalama kampanyası yürüttüğünü söylemek başta epey iş yaptı. Fakat Başbakan olayı abartıp bazı gazetelerin boykot edilmesini istemekle bu kozunu büyük ölçüde kaybetti.
Dengir Fırat’ın Kılıçdaroğlu ile düelloyu kabul etmesi de ilk bakışta çok akıllıca bir hamleydi. Fırat herhalde Başbakan’ın onayını almıştı. Erdoğan da herhalde Fırat’ın Kılıçdaroğlu’nu alt edeceğine emindi. Böylelikle CHP Grup Başkanvekili’nin Şaban Dişli, Deniz Feneri gibi konularda dile getirmiş olduğu iddialar da karartılmış olacak daha önemlisi bundan sonra yeni dosyalarla kamuoyunun karşısına çıkması engellenebilecekti.
Ama hesaplar tutmadı. Kimin yenip kimin yenildiği tartışmalarını bir kenara bırakacak olursak, önceki günkü tartışma Kılıçdaroğlu’na çok geniş bir meşruiyet alanı tanıdı. Buna bağlı olarak hem bugüne kadarki iddiaları daha ciddiyetle değerlendirilir, hem de bundan sonra gündeme getireceği dosyalar merakla beklenir oldu.
Birçok yazımda Erdoğan ile Baykal’ın birbirlerini beslediklerini yazmıştım. Ama kapatma davasıyla bu “al gülüm ver gülüm” oyunu sona ermek durumunda kaldı. Dava sonrasıysa yeniden bu ikili oyuna dönmeleri pekala mümkündü ancak Kılıçdaroğlu’nun devreye girmesiyle birlikte CHP’liler (ve Baykal) önlerinde alabildiğine geniş bir alanın bulunduğunun nihayet farkına vardılar. Özetle Erdoğan Baykal’dan son derece memnundu, ancak Kılıçdaroğlu’ndan aynı ölçüde rahatsız olduğu ortadadır.
Gözler MHP’de
Peki bundan sonra ne olacak? Yakın gelecekte, yani yerel seçimlere girerken öncelikle iki soru belirleyici olacak:
1) Türkiye’de de bir Deniz Feneri davası açılacak, buna Kanal 7’nin üst düzey isimleri ve Zahid Akman dahil edilecek mi?
2) CHP yeni, aynı ölçüde inandırıcı ve etkili dosyalar bulabilecek mi?
Tabii istim üzerindeki Baykal ve CHP’lilerin zafer sarhoşluğu içinde ipin ucunu kaçırma ve inandırıcılığı olmayan iddialarla bıkkınlık yaratma ihtimallerini AKP’lilerin de CHP’ye yeni dosyaların sızmasını ve tabii geniş kapsamlı bir Deniz Feneri davasının açılmasını engellemek için ellerinden geleni yapacaklarını da akıllarda tutmak gerekiyor.
Fakat yolsuzluk tartışmalarının yerel seçimlerde, AKP’nin oy kaybına neden olacak şekilde etkili olabilmesi için işin içine mutlaka üçüncü bir gücün, bilhassa MHP’nin de girmesi şart. Zira AKP, CHP’nin salvolarının ardında aslında “ideolojik nedenler” bulunduğu, daha açık söylemek gerekirse, kendilerine sırf muhafazakâr kimlikleri nedeniyle saldırıldığı yolunda propaganda yapar ve daha önce defalarca örneği görüldüğü gibi sağa yönelimli seçmenleri büyük ölçüde ikna edebilir öyle ki bu sayede oyu azalmadığı gibi pekala artabilir de.
Ortada “merkez sağ” diye bir şey de kalmadığına göre, AKP’nin oyunu tersine çevirme hamlesini bertaraf edebilecek yegane gücün MHP olduğu görülüyor. Aslına bakılacak olursa MHP lideri Bahçeli seçim kampanyasında AKP’ye sadece terör ve yolsuzluk konularında yüklenmiş ancak somut olarak iddialar dile getiremediği için bu strateji fazla verimli olamamıştı. Seçim sonrasında da Bahçeli istikrarlı bir şekilde “siyasi” çatışmalardan uzak kalıp, hatta türban olayında AKP’ye omuz verip yolsuzluğu ön plana çıkarmaya çalıştı ancak akılda kalacak herhangi bir iddiayı gündeme getirmedi.
Dolayısıyla MHP, CHP ile birlikte iktidar partisini yolsuzluk konusunda köşeye sıkıştırma niyet ve potansiyeline sahip. Ancak CHP ile ittifak ediyor, hatta özdeşleşiyor görüntüsü vermek de istemeyeceklerdir. Çünkü seçim öncesi AKP sürekli olarak “MHP=CHP” diye propaganda yapmış ve hayli de başarılı olmuştu.
MHP’nin önümüzdeki dönem nasıl bir strateji izleyebileceğini de yarın tartışalım.