Şampiy10
Magazin
Gündem

DTP-PKK ilişkisinin yararları ve zararları

.

ABONE OL
Vatan Haber

Önceki gün TBMM’de, DTP Grup Başkanı Ahmet Türk’ün partili milletvekillerine yaptığı konuşmayı dinledikten sonra kendi kendime “Bu konuşmayı on yıl önce de yapmış olabilirdi, on yıl sonra da yapabilir” dedim. Daha sonra bir-iki DTP’li milletvekiline bu görüşümü dile getirdiğimde hiç de itiraz etmediler.
Ne dedi Türk konuşmasında? DTP heyeti olarak kısa süre önce Kuzey Irak’ta yaptıkları temaslar hakkında bilgi vermesi dışında hep şu aynı kavramlar ekseninde konuştu: Barış, kardeşlik, diyalog, çözüm...
Kimileri DTP’lilerin bu kavramların içini iyice boşalttıklarını ileri sürüyor, ben o kadar acımasız değilim. Milletvekillerinin çoğunun samimi olarak Kürt sorununa barışçı ve kalıcı bir çözüm istediklerini biliyorum. Ama hiçbir yeni, elle tutulur, makul ve uygulanabilir öneri getirmeden, somut açılım yapmadan “barış istiyoruz” dediğinizde süregiden çatışmayı daha da kızıştırmaktan başka bir şey yapmamış oluyorsunuz.

PKK ipoteği

Bu tıkanıklığın temel nedeni DTP’nin Kandil (PKK) ve İmralı (Öcalan) ipoteğinden bir türlü kurtulamıyor olmaları. Aslında bu sadece DTP’nin sorunu değil. Faruk Bildirici’nin kaleme aldığı “Yemin Gecesi” adlı Leyla Zana biyografisini okuduğunuzda bu organik ilişki ve bağlantının ta HEP’ten, yani 1990 başlarından beri varolduğunu görürsünüz. Yine aynı kitapta yasal Kürt siyasetçilerin bazen baskı sonucu, bazen de gönüllü olarak PKK’nın onay ve desteğini aradıklarını; değişik zamanlarda kurulan partilerde PKK’nın her zaman “siyasi komiserler” bulundurduğunu da görürsünüz. Örneğin Bildirici kitapta, bir grup milletvekilinin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’le görüştüklerini; çıktıktan hemen sonra Zana’nın diğerlerinden ayrılıp büyük bir heyecanla bulduğu ilk telefon kulübesinden Bekaa ya da şam’daki Öcalan’ı aradığını anlatıyor.

PKK ile bu sistematik ilişki dün birçok partinin başını yaktı, bugün de DTP’yi yakacağa benziyor. DTP’liler ise sürekli olarak PKK ile aynı zeminde siyaset yaptıklarını, bunun aslında bir şans, fırsat olduğunu söylüyorlar. Nitekim DTP’nin PKK ile varolan ilişkisini “olumlu” bulanlar da var. Ben onlardan değilim.
Evet bugün DTP’nin, yarın onun yerini alacak olan partinin, Başbakan Erdoğan gibilerin temenni ettiği ve dayattığı gibi PKK’yı terörist ilan edip dışlamalarını beklemek gerçekçi olmaz. Böyle bir adım onların intiharı olur, kaldı ki PKK’yı terörist görmedikleri de belli.
Buna karşılık DTP’lilerin çoğunun PKK’yı eleştirmekten bile çekinmeleri, hatta korkmaları asla kabul edilemez.
Söylemeye çalıştığım şu: PKK’yı yöneten isimler yıllarını dağlarda, yasadışı koşullarda geçirdiler. Olaylara hep tekyanlı baktılar. İsteseler de ne Türkiye, ne de dünyadaki gelişmeleri doğru okumaları mümkün değil. Bu yüzden sık sık hata yapıyorlar, hem de çok vahim hatalar. DTP’liler sürekli boyun eğmek, onların çizdiği yola riayet etmek yerine PKK yöneticilerini sistemli bir şekilde eleştirebilseler, belki o zaman Kürt sorununun barışçı çözümü yolunda ciddi adımlar atılır.
Dağlıca’da kaçırılan askerlerin iadesinin görüntülerini hatırlayın. Üçüncü sınıf bir film sahnesiydi sanki. Başrollerde PKK’lılar vardı. DTP’li milletvekilleri birer figürandı. Sonuçta kamuoyunun büyük bir kısmı, askerleri teslim aldılar diye milletvekillerine sempati duymadı, tam tersine öfkeleri arttı.

Kapatılırsa ne olur?

Şimdi DTP’nin önünde bir kapatma davası var. Kapatılacağına kesin gözüyle bakılıyor ve DTP’li olmayıp da bu olasılıktan rahatsız olan pek kimse yok. Örneğin, kendi partisi de kapatılma tehdidi altında olan Erdoğan bile DTP’lilere selam vermeyip, ellerini sıkmayarak “taviz vermez devlet adamı” olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Halbuki bundan önceki Kürt partilerinin kapatılması nasıl hiçbir şeyi çözmediyse DTP’yi kapatmak da hiçbir işe yaramayacak. Hatta şiddeti temel alan siyasetlerin önü daha fazla açılmış olacak.
Sonuç olarak, DTP’nin kapatılmasının hiçbir şekilde yararlı olmayacağına inanıyorum. Kapatılmaması halinde DTP’nin ne şekilde yararlı olacağı sorulacak olursa da, açıkçası çok ümit verebilecek durumda değilim. Zira PKK ve Öcalan ipoteğinden kurtulmaları nerdeyse imkansız. Yine de demokrasi için DTP’nin yaşaması şart.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.