Dağlıca’dan daha kritik bir saldırı
.
Aktütün saldırısının yaklaşık bir yıl önceki Dağlıca saldırısından, birçok açıdan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz her olayı kendi şartları bağlamında değerlendirmek gerekir. Bu açıdan Dağlıca saldırısının da konjonktürel olarak önemli bir zamana (örneğin genel seçimlerden ve Gül’ün cumhurbaşkanı olmasından kısa süre sonra yaşandı) denk gelmiş olduğunu biliyoruz. Ancak önceki günkü saldırının zamanlamasının çok ama çok kritik olduğunu da kabul etmeli.
Küresel finans krizi ve bunun Türkiye’yi olası etkileri ABD’de giderek kızışan başkanlık yarışının bölgemizde ve özellikle de Irak’ta dengeleri değiştirme ihtimali Rusya’nın Kafkasya’daki nüfuz geliştirme faaliyetlerinin nerdeyse yeni bir Soğuk Savaş’a yol açma riski gibi küresel ve uluslararası şartları bir kenara bırakıp sadece kendimize baktığımızda bile çok sayıda hayati olguyla karşılaşıyoruz. Bunların bazılarını dört başlık altında ele almaya çalışacağım:
İç siyasette sürekli kriz hali
AKP davası nedeniyle uzun bir süre derin bir siyasi kriz yaşadık. İktidar ve muhalefet partileri arasındaki uzlaşmaz çekişme topluma da yansıdı ve ülke çapında tam bir kamplaşma ve yarılma yaşandı. Bu kriz sonucunda siyaset, çözüm çözme yerine üretme alanı haline geldi. Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmamasına rağmen bu kriz halinin sona erdiği söylenemez. Görüldüğü gibi Şaban Dişli ve Deniz Feneri olaylarıyla, kriz laiklik ekseninden yolsuzluk eksenine kaydı. PKK’nın toplumdaki bu yarılmadan istifade etmek istediği ortada.
Kuşkusuz bu saldırının, toplumu daha da bölmek yerine bütünleştirmesi de ihtimal dahilinde, ancak bundan önceki örnekler bunun saf bir temenniden öteye geçemediğini bizlere göstermişti. Bugün farklı bir gelişme yaşanacağına dair fazla bir işaret de yok.
Yasal Kürt siyasetinin tıkanıklığı
DTP bir süredir kapatma davasıyla uğraşıyor ve kapatılması hiç de sürpriz olmaz. Ancak yasal Kürt siyasetinin yegane sorunu kapatma davası değil. Örneğin DTP’li milletvekillerinin bir yılı aşkın sürede Kürt sorununun çözümüne çok ciddi pozitif katkılar yaptıkları söylenemez. Hatta birçok durumda çatışmanın daha da derinleşmesine bilerek ya da bilmeyerek neden oldukları da kesin. Bunun temel nedeni de hiç tartışmasız, PKK’nın DTP üzerindeki ipoteği ve DTP’lilerin bunu kaldırmaya ne niyetleri, güçleri, ne de cesaretlerinin olması. Aktütün saldırısı, DTP (ve benzeri partilerin) fonksiyon ve misyonlarını bir kez daha sorgulamamıza yol açıyor. Ancak bu sorgulamadan iyi bir sonuç bekleyenimiz de pek yok.
Yerel seçimler öncesi belirsizlik
Önümüzdeki Mart ayındaki yerel seçimlerin çok fazla heyecan uyandıracağını iddia edemeyiz Güneydoğu hariç. AKP lideri Erdoğan, genel seçimlerin hemen ardından önlerindeki hedefin Diyarbakır Belediyesi’ni almak olduğunu ifade etmiş, bunu defalarca tekrarlamış ve bölgedeki tansiyonu daha da yükseltmişti. Bölgede sadece AKP ile DTP’nin kaldığını biliyoruz. Bildiğimiz bir başka nokta da Diyarbakır’ın (bu arada Batman’ın da) AKP tarafından kazanılmasının Kürt siyasi hareketi için çok sert bir darbe olacağı. PKK’nın bu gelişmeye engel olmak için yerel seçimler öncesi terör eylemlerini tırmandıracağını acı bir şekilde gördük. Bunun DTP’ye de bir hayrı olmayacağı açıktır. Ancak PKK’nın kendi varlığını sürdürmek için yasal siyasi partileri ve siyasetçileri aslanlara atmasına iyice alıştık.
İç çatışma riski
Aktütün saldırısı, Anadolu’nun değişik bölgelerinden gelen ve herbiri yerel bazı sorun ve çelişkilerle tetiklenen kavga haberlerinin hemen ardından yaşandı. PKK’nın bu zamanlamayı hesapladığını söylemek abartılı olur ancak örgütün yıllardır, ülkenin Batı bölgelerinde iç çatışmaları tahrik etmek istediğini, en azından bunu bir şantaj unsuru olarak kullandığını biliyoruz. Bu bağlamda, başta şehit cenazeleri olmak üzere önümüzdeki birkaç günün çok hassas olduğunu hatırlatmak yerinde olur.