Çok şükür nihayet bayramımızı kutlayabildik!
.
14 yaşında kendini sol hareketin içinde bulan, onca tatsızlık, olumsuzluk, acı, hayal kırıklığı ve yenilgiye rağmen bundan pişman olmayan biriyim. Biz solcular için “bayram” deyince akla 1 Mayıs gelirdi, hâlâ öyle.
Ama ortada hep çelişki bir durum olmuştur. Örneğin 1976, 1977 ve 1978 1 Mayıslarını Taksim Meydanı’nda yaşadım ve bunların her birinde kalabalık, görkem, heyecan ve coşku vardı, ama hiçbirisi bir “bayram” gibi yaşanmadı.
1976 yılında Galatasaray Lisesi’nden bir grup arkadaş olarak Taksim’deydik. Kendimizi “solcu” görüyorduk ancak 1 Mayıs bizim için çok fazla bir anlam ifade etmiyordu. Meydanda hatırı sayılır bir kalabalık vardı, ancak akıllarda kalacak pek bir şey yaşanmadı.
Bir yıl sonra yine Taksim’deydik. Bu sefer daha kalabalık ve örgütlüydük. Muazzam bir kalabalık ve coşku vardı. Öyle heyecanlanmıştık ki hemen okula koşup, ürküp de gelmeyen bazı arkadaşlarımızı da bu coşkuya ortak etmek istedik. Ama onlar haklı çıktı. Tam lisenin kapısından çıkıp alana dönecekken silah sesleri geldi. Binlerce kişi Galatasaray’a doğru kaçışıyordu.
1978’de de Taksim’de 100 binlerce kişi vardı. Bazı arkadaşlarım 1977’den bile daha kalabalık olduğunu iddia ediyorlar ama ben sanmıyorum. Zaten sayının bir yerden sonra önemi yok. 1978 1 Mayıs’ı, bir yıl önceki katliamın gölgesinde yaşandı. Hepimiz tedirgin ve tetikteydik. Bereket hiçbir kötü olay yaşanmadı ancak en ufak bir kıvılcım çok daha büyük felaketlere yol açabilirdi.
Kavgayı kim çıkarttı?
1 Mayıs’ın bu ülkede bir türlü bayram gibi kutlanamamasının sorumlusu emekçiler ve onlara destek olan sol güçler değil, yasaklara, engellemelere, baskılara, tehditlere ve hatta katliamlara başvuranlardır. Hal böyle olunca, 1 Mayıs’a sahip çıkanlar onu bir “bayram”dan çok bir “mücadele”, hatta “kavga” günü olarak gördüler. Bu yüzden ülkenin son 32 yılında 1 Mayıs gerilimle, çatışmayla eş bir anlam kazandı. Örneğin hükümetler değişti ama Taksim’i 1 Mayıs’a açmama ısrarı aynı kaldı. Taksim dışında gösterilen yerlerde de genellikle birtakım olaylar çıktı. Her olay 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenlerle buna kayıtsız olanlar arasındaki mesafeyi daha da açtı. Hatta sağ iktidarların her 1 Mayıs öncesi gerilimi bilerek daha tırmandırıp, yaşanması kaçınılmaz olan olaylarla solun halktan daha da kopmasının önünü açtıklarını ileri sürebiliriz.
İlk kez bayram
Ama dün Türkiye’de çok değişik bir 1 Mayıs yaşadık. İtiraf edeyim, bir 1 Mayıs günü, Taksim’de, binlerce kişiyle birlikte hiçbir tedirginlik yaşamadan 1 Mayıs Marşı’nı söyleyeceğimizi, alanda rastlaştığımız dostlarımızla birbirimizin bayramını kutlayacağımızı ve güle oynaya meydanı terk ettikten hemen sonra yakındaki bir kafede (dün korkup dükkânlarını kapatanlar kaybetti, korkmayanlarsa kâr etti) çaylarımızı yudumlayacağımızı hayal bile edemezdim.
İşte dün bütün Türkiye, eğer engellemeler olmazsa, bilerek gerilim tırmandırılmazsa bu ülkenin emekçilerinin ve emekten yana olan güçlerinin tam bir barış havası içinde 1 Mayıs’ı kutlayabileceklerini bize net bir şekilde gösterdi.
32 yıl sonra da olsa Türkiye’nin normal olanı nihayet yaşayabilmiş olması insanı mutlu ediyor. Ne de olsa zararın neresinden dönülse kârdır.
Dün Taksim Meydanı, ne zamandır solun ruhuna Fatiha okuyanların çok feci bir şekilde yanılmakta olduklarını da gözler önüne serdi. Bakalım dünkü bayram coşkusu sol için bir doping etkisi yapacak mı?
Yıllar sonra 1 Mayıs’ın bir bayram olarak kutlanmasında katkıda bulunan herkese çok teşekkürler.