Şampiy10
Magazin
Gündem

CHP Diyarbakır’da yok ama Kürt sorununun çözümünde var

.

ABONE OL
Vatan Haber

Dün Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlenen CHP mitingi, aynı partinin Hakkari’de düzenlemiş olduğu mitingin bir “yanılsama” olduğunu gösterdi. Şöyle ki, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “küçük” Hakkari’de gördüğü “büyük” ilgiden hareketle, Diyarbakır’da “çok daha büyük” bir ilgiyle karşılaşabileceği yolunda tahminler yapanlar oldu, ama yanıldıkları ortaya çıktı. Aslında yanılsamanın kaynağında ne olduğu aşikâr: Yasal ve yasadışı kollarıyla hep birlikte Kürt siyasi hareketi Hakkari’de AKP’yi cezalandırıp CHP’yi taltif ederek Güneydoğu’nun “yegane otoritesi”nin kendileri olduğunu göstermek istemişlerdi ve bunun büyük ölçüde başardılar. Aynı Kürt hareketi işi tadında bırakıp Diyarbakır mitingine katkıda bulunmayınca CHP İstasyon Meydanı’nda kendi öz tabanıyla, yani birkaç bin kişiyle başbaşa kaldı.

Güneydoğu’da CHP gerçeği

Aynı meydanda son 7 yılda Recep Tayyip Erdoğan’ı tam dört kere, DTP-BDP sözcülerini de iki kere izledim. Her iki siyasi hareket de CHP’nin kat kat üstünde, coşkulu kalabalıkları bir araya getirmişlerdi. Yine aynı yerde Hizbullah’a yakın olduğu söylenen bazı kuruluşların değişik vesilelerle onbinlerce kişilik mitingler düzenlediklerini de biliyoruz. Dolayısıyla dünkü CHP mitingi bize Güneydoğu’nun siyasi gerçeğini bir kez daha net bir şekilde gösterdi: Bu bölgede hakim güç PKK-Öcalan çizgisindeki Kürt siyasi hareketidir. Onun en büyük rakibiyse AKP’dir. Bu arada Hizbullah kimsenin yabana atamayacağı çok ciddi bir olgudur. CHP ise Güneydoğu’daki siyaset oyununun başrol oyuncularından biri değildir.

Fakat dünkü miting, Kılıçdaroğlu liderliğindeki “yeni CHP”nin, bu statükodan memnun olmadığını ve bölgeye girmek istediğini de gösterdi. Kılıçdaroğlu bölgenin tüm illerine tek tek giderek, daha önce uğramadıkları için bölge halkından özür dileyerek ve Kürt sorununun çözümü konusunda samimi açılımlar yaparak CHP’yi yeniden Kürtlerin gündemine taşımaya çalışıyor. Kuşkusuz bu zorlu bir süreç. Örneğin 12 Haziran’da CHP’nin Güneydoğu illerinden milletvekili çıkarabilmesi pek mümkün gözükmüyor ama istikrarlı bir çalışma yürütülmesi durumunda CHP bölgede uzun vadede, BDP ve AKP dışında üçüncü bir güç olmanın imkanlarını zorlayabilir.

İki temel soru

Tabii ki burada karşımıza iki temel soru çıkıyor:

1) Kürt sorunu konusunda samimi mi, bu çizgisini sonuna kadar sürdürebilir mi?

2) Bu yeni çizgi CHP’ye ne getirir, ondan ne götürür?

İlk sorudan başlayalım: Kılıçdaroğlu dün Diyarbakır’da bu sorunun nasıl çözüleceği konusunda pek yeni bir şey söylemedi ama çözüm konusunda kararlılığını her türlü bedeli ödemeye hazır olduklarının altını defalarca çizerek gösterdi. Aslına bakılacak olursa Sezgin Tanrıkulu’nun genel başkan yardımcısı olmasının ardından CHP Kürt sorunu hakkında birçok ilgi çekici çıkış yapmıştı. Pazar günü açıklanan “Demokrasi Raporu”nda da,”insan haklarını temel alan özgürlükçü demokrasi”nin ana hedef olarak saptanmış olmasını CHP’nin Kürt sorununun çözümüne angaje olmasının işareti olarak görebiliriz. Son olarak önceki akşam NTV canlı yayınında sorularımızı yanıtlayan Kılıçdaroğlu, CHP’nin bundan böyle “sorunun değil çözümüm parçası” olacağını ve çözüm için bütün partileri ve sivil toplummkuruluşlarını kapsayan bir “toplumsal mutabakat” arayacaklarını ısrarla vurguladı. Başkalarını bilmem ama şahsen onun samimiyetine inanıyorum. Keza aynı yayında siyasi partilerin saptayacağı ikişer “akil adam”ın masaya oturup çözümün şartlarını enine boyuna tartışması önerisini önemsiyorum.

Kim değişimci, kim statükocu?

Buradan ikinci soruya geçebiliriz. Parti içinden veya yakınından birileri CHP’nin Kürt sorununa fazla angaje olmasının zararının kârından fazla olacağı yolunda propaganda yapıyor ki bu tür çukur kazmaların iş ciddileştikçe daha da artacağı açıktır. Tabii yadırgatıcı olan, başta lideri Erdoğan olmak üzere AKP’nin de CHP’deki bu olumlu değişim arayışlarını, bu partinin batı bölgelerindeki oyunu azaltma hesabıyla suiistimal etmeye çalışmasıdır. Örneğin CHP’yi BDP ile eşleştirmeye çalışmanın ne derece yanıltıcı olduğu dünkü Diyarbakır mitinginde ortaya çıktı. Bu tür propagandaların sorunun çözümüne hiçbir katkısı olmadığı da ortada. Normalde olması gereken, AKP’nin en azından Kürt açılımını başlattığı noktaya dönmesi ve Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin de çözüm sürecinde etkili bir aktör olarak yer almasıdır.

Başbakan Erdoğan’ın CHP ve Kılıçdaroğlu ile uğraşmayı bırakacağını sanmam ama bugün Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda CHP Lideri’ni, sahillerin “beyaz Türkleri” ile bozkırın “siyah Türkleri”ne şikayet etmeyi sürdüreceğini de düşünmüyorum. Erdoğan’ın bugün Diyarbakır’da “Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır” sözünden dönüp 2005’de Diyarbakır’da veya açılım ilk dönemlerinde değişik vesilelerle yaptığı konuşmalara benzer bir çıkış yapması kuvvetle muhtemel. Bu tahminimi, Kılıçdaroğlu’nun son çıkışlarının gördüğü geniş ilgiye dayandırıyorum. Çünkü Kılıçdaroğlu CHP’si “değişimci” ve “özgürlükçü” bir muhalefet çizgisine kayarken AKP “statükocu” ve “yasakçı” bir noktaya savrulması iktidar partisinin intiharı anlamına gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.