Cemaat-CHP yakınlaşması
.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün Washington’da Türki Amerikan Birliği (TAA) temsilcileriyle kahvaltı etti. 2010 yılı mayıs ayında ABD çapında 200’ü aşkın kuruluşun bir araya gelmesiyle Washington’da kurulan TAA, Fethullah Gülen cemaatine yakın. Yine dün, cemaatin Washington’daki ana kuruluşu olan Rumi Forum, CHP heyetinin en genç isimlerinden Bursa Milletvekili Aykan Erdemir ile farklı düşünce kuruluşlarından bir grup Amerikalıyı öğle yemeğinde bir araya getirdi.
Aslında bu tür temas ve ilişkilerin son derece normal karşılanması lazım. Ne var ki gerek CHP ile cemaatin arasındaki mesafenin büyüklüğü, gerekse cemaatin AKP hükümetiyle her geçen gün daha da şiddetlenen bir kavga içerisinde olması, bu iki buluşmayı olağanın üstünde anlamlı kılıyor ve bizleri, yazının başlığına da çıkardığımız gibi Gülen cemaatiyle CHP arasında bir yakınlaşmanın başladığı sonucuna götürüyor.
Taban uyuşmazlığı
Fakat bu yakınlaşmanın o kadar kolay olmadığı da ortada. Öncelikle iki yapı arasındaki mesafe gerçekten çok büyük. Cemaatin AKP ile girmiş olduğu ittifak döneminde, özellikle medyası üzerinden CHP’ye ve onun tabanına alenen saldırmış olduğunu net bir şekilde hatırlıyoruz. Benzer bir şekilde CHP tabanının ciddi bir bölümü, yakın zamana kadar her türlü kötülüğün ardında cemaati görüyordu. Örneğin Kılıçdaroğlu’nu Washington’da ağırlayan Türklerin içinde ABD’de cemaate karşı açık bir şekilde mücadele etmiş kişilerin sayısı epey fazlaydı.
Yani “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığının hâkim olup, cemaat ile CHP’nin Tayyip Erdoğan’a karşı olmak temelinde hızla birbirlerine yakınlaşacaklarını, hatta müttefik olacaklarını ileri sürmek abartılı olacaktır. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun da Gülen’in de kendi taraftarlarını, geçmişte hiçbir şey yaşanmamış gibi böylesi bir ittifaka ikna etmeleri kolay olmayacaktır. Zaten birbirlerine daha yakın oldukları varsayılan AKP ile cemaat arasındaki işbirliğinin bile sona erdiği düşünülecek olursa, CHP-cemaat birlikteliğine fazla ömür biçmek mümkün olamaz.
Başbakan’ın çağrısı
Lakin, bütün zorluklarına rağmen CHP ile cemaat arasında bir yakınlaşma olduğu ve bunun Erdoğan’ı rahatsız ettiği de muhakkak. Nitekim AKP lideri, partisinin dünkü Meclis grup toplantısında milli iradeyi vesayet altına almaya çalışanlara vurgu yaptı ve “Milli iradeye muhalefet partileri de sahip çıkmalıdır” dedi. Başbakan’ın vesayet konusunda cemaati işaret ettiğini ve başta CHP olmak üzere muhalefet partilerini cemaat ile aralarında mesafe koymaya çağırdığını düşünüyorum.
CHP’nin (ve diğer muhalif partilerin) bu üstü kapalı çağrıya icabet etmeleri tabii ki beklenemez. Fakat hükümet ile cemaat arasındaki kavga daha da şiddetlenir ve taraflar birbirlerine yönelik eleştiri, şikâyet ve suçlamalarını daha somut ve detaylı bir şekilde dile getirirlerse (ki cemaat Taraf Gazetesi üzerinden böylesi bir süreci başlatmış durumda), CHP ve diğer üçüncü şahıslar da kendilerini taraf tutmak zorunda hissedebilirler.
İlgili ama nötr
Washington’da Kılıçdaroğlu’na hemen herkes bu kavgayı ve kendisinin tavrını soruyor. CHP liderinin dershane konusuna bakışı cemaatinkine daha yakın: İhtiyaç ortadan kalkmadığı müddetçe dershanelere dokunmanın yanlış olacağını savunuyor. Fakat kavganın siyasi boyutuyla ilgili sorularaysa bağlayıcı cevaplar vermekten özenle kaçınıyor, kavganın bundan sonraki seyrini beklemek gerektiğini söylüyor. Kısacası konuyla çok yakından ilgili ama nötr bir tavrı benimsiyor.
Kılıçdaroğlu’nun bu kavgaya (en azından şimdilik) doğrudan müdahil olmayarak, buna karşılık olaya “yesinler birbirlerini” basitliğinde de bakmayarak doğru yaptığını düşünüyorum. Fakat bu tutum uzun sürmeyebilir ve CHP ile lideri, gidişata göre kendilerini kavganın tam ortasında bulabilirler.