Bunda ne kötülük var?
.
TÜRKİYE Kürt açılımıyla birlikte MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin buna gösterdiği tepkileri de tartışmaya koyuldu. Bahçeli’nin neyi neden ve nasıl yaptığı kadar, onun itiraz çıtasını çok yüksekte tutmasına gösterilen tepkiler de irdelenmeye muhtaç. İlk bakışta iki uç tepki dikkat çekiyor:
1) Uzun bir süre Ergenekon, AKP’nin kapatılması davası gibi toplumu daha fazla bölen kamplaşmalardan uzak kaldıkları için MHP ve onun gençlikteki uzantısı Ülkü Ocakları’nda bir “enerji birikimi” söz konusu. Bu nedenle Kürt sorununun çözümünü istemeyen kesimler Bahçeli’nin çıkışlarından hayli memnunlar ve ülkücü hareketi çözüme karşı bir “şantaj” aracı olarak kullanma hayalleri kuruyorlar.
2) Kürt sorununun çözümüne angaje olduklarını iddia eden bazı kişiler de ilginç bir şekilde Bahçeli’nin bu çıkışlarından memnunlar. Zira onlar MHP’nin karşı çıkmasını bir nevi “çözümün sigortası” olarak görüyor; MHP’nin de dahil olacağı bir süreçten Kürt sorununa kalıcı bir çözümün çıkmayacağına inanıyorlar.
Ben bu iki kutubun dışındaki üçüncü öbekte, yani muhalefet partilerinin, özellikle de MHP’nin yer almadığı bir süreçten “çözüm” değil “daha fazla sorun” çıkacağını düşünüyorum. Bahçeli “Kürt açılımı”nın çok ciddi olduğunun bilincinde ve daha ilk andan itibaren çok sert eleştirilerle inisiyatifi ele geçirmek ve hükümeti bundan vazgeçirmek istiyor. Türk milliyetçiliği temelinde yıllardır siyaset yapmakta olan bir parti ve onun lideri için bunlar doğal tavırlar. Kimse MHP ve her türden Türk milliyetçisinin “ne güzel, nihayet Kürt meselesi çözülüyor” diye sevinmesini beklemesin.
Artısı ve eksisiyle çalıştay
Cumartesi günü Polis Akademisi’nde düzenlenen Kürt çalıştayında MHP’nin muhtemel tavırlarının da söz konusu edildi ve burada ben, daha yolun başında MHP’ye “bozgunculuk” yaftasının yapıştırılmasının doğru olmayacağını savunmaya çalıştım ve bunu Pazar günkü yazımda da belirttim.
İlginçtir, bir süredir Bahçeli’ye karşı çok sert muhalefet yürüten “ülkücü” olma iddiasındaki bazı isimler, benim bu yorumumdan hareketle MHP liderini yıpratmaya yeltendiler. Öte yandan Bahçeli de, çalıştaya katılan biz gazetecileri “12 kötü adam” olarak tanımladı.
Şahsen “kötü adam” olduğumu sanmıyorum, çalıştaya katılmakla yanlış bir şey yaptığımı da düşünmüyorum. Çalıştayın düzenlenme şekli, çağrılılar vb. konusunda eleştirilecek çok şey vardı; bunları çalıştay sırasında da, sonradan NTV’deki yorumlarım ve Vatan’daki yazımda belirttim. Bundan yaklaşık bir buçuk yıl yıl önce yine Kürt sorunu üzerine beş ayrı çalıştayın düzenlenmesine katılmış ve bunları bizzat yönetmiş biri olarak (bu çalıştaylarla ilgili bilgilere www.sorar.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz) “ben olsaydım daha farklı bir toplantı düzenlerdim” diyebilirim. Bununla birlikte Cumartesi günü hiç de kötü olmayan bir buluşma gerçekleşti ve eğer gerçekten bu ilk adımsa, Kürt açılımı için iyi bir start verildi.
Yanlış yapmadım
Çalıştaya katılan gazetecilerin hepsini biliyorum. İçlerinden birkaçınıysa çok uzun zamandan beri yakından tanıyorum, birçok konuda çok farklı düşünüyor olmakla birlikte bu dostlarımın “kötü adam” olmadıklarına kefil olabilirim.
Ancak kimsenin bir başkasının kefaletine ihtiyacı yok. Hepimiz yıllardır yazıp çizen, kendimizi savunabilecek gazetecileriz. Kendi hesabıma bu toplantıya çağrılmış olmayı bir imtiyaz vs. olarak görmedim. Diğer gazetecileri hangi kıstaslarla davet ettiler bilemem ama yıllardır Kürt sorunu üzerine çalışan bir gazeteci olarak çağrılmam son derece normaldi. (Beni tanıdığını ve Kürt sorunu hakkında yazıp çizdiklerimi “yararlanarak” izlediğini düşündüğüm MHP Lideri’nin de benim çağrılmış olmamı yadırgamış olduğunu sanmam.)
“Etik” açısından bu çalıştaya katılmanın yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Orada gizli kapaklı birtakım planlar yapmadık, zaten yazıp çizdiğimiz görüşlerimizi geniş bir katılımda uzun uzun tartıştık.
Ciddi olduğuna ve sonuç alabileceğine inandığım “Kürt açılımı”nın daha başlamadan boğulmasına vesile olacak her türden polemik ve spekülasyondan uzak durmak istediğim için daha fazla uzatmak istemiyorum.
Kürt sorununun çözümünü samimi olarak arzulayan biri olarak içinde bulunduğumuz sürece katkıda bulunmayı sürdüreceğimden kimsenin kuşkusu olmasın.