Buluşurlarsa ne olur?
.
Başbakan Erdoğan ile CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun buluşup buluşmayacakları hâlâ belirsizliğini koruyor. Tahminlerime göre, şu ya da bu şekilde bu buluşma gerçekleşecek. O zaman karşımıza şu soru çıkacak: İki lider ne konuşacak?
Aslında bu sorunun cevabı çok basit: Tekrardan tırmanışa geçen terör eylemlerini. Ama bunun da ötesine geçeceklerini tahmin etmek zor değil. “Ötesi” Kürt sorunudur, zira geçen bunca zamanın bize çok iyi gösterdiği gibi, Kürt sorununu ele almadan PKK ve terörü masaya yatırmanın hiçbir anlamı olmuyor.
Kürt sorunu gündeme gelecekse, iki liderin, hükümetin yaklaşık bir yıl önce ilan etmiş olduğu “Kürt açılımı”na da değinmeleri kaçınılmaz olacaktır. Kılıçdaroğlu, bugüne kadar yaptığı açıklamalarda, “açılım”a bir MHP gibi, hatta selefi Baykal gibi sert itirazlar yöneltmedi; daha çok hükümetin açılımdan ne kastettiğinin belirsiz olduğunun altını çizdi. Kendisinin son Şemdinli saldırısının ardından “kanı kanla yıkayamazsınız” demiş olduğunu akılda tutarsak, aslında Başbakan Erdoğan ile konuşacak çok şeyleri olduğunu düşünebiliriz. Çünkü yaklaşık bir yıllık ömrü boyunca hükümet ve doğal olarak Erdoğan’ın, açılımın içini dolduramamakla birlikte onun çerçevesini “kanı kanla yıkamaya çalışmaktan vazgeçmek” olarak çizdiğini söyleyebiliriz.
Zorlama bir şekilde “ortak noktaları”nın bulunduğunu tespit etsek bile, her şey bir yana Baykal ile Erdoğan’ın yıllardır baş başa görüşmediklerini akılda tutarsak, Erdoğan-Kılıçdaroğlu buluşmasından kısa vadede çok verimli sonuçlar beklemek kuşkusuz hayalcilik olacaktır. Fakat iki liderin bir şekilde ortak resim vermeleri bile Türkiye için epey anlamlı olacaktır. Böylesi bir resim, açılımın ilk ilan edildiği zamanlarda, bunu reddetme temelinde ortaya çıkmış olan CHP-MHP yakınlaşmasının sona ermekte olduğuna işaret edebilir. Kuşkusuz CHP’nin bu sefer AKP ile yakınlaşacağını ileri sürmek fazlasıyla abartılı olacaktır. Bununla birlikte CHP’nin MHP ile arasına bariz bir mesafe koyma ihtimali bile Kürt sorununun çözümü noktasında ümitlerin yenilenmesine vesile olabilir.
Peki bu buluşma nasıl verimli olabilir? Bu ancak, Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin Kürt sorunu konusunda özüne dönmesiyle mümkün olabilir. Unutmayalım bu ülkede Kürt sorununu uzun yıllar sadece sol partiler dile getirdi ve bu uğurda nice bedeller ödedi. Özellikle 1980 sonrasında SODEP, SHP, CHP gibi partilerin gerek hazırladıkları raporlar, gerekse Güneydoğu’daki hak ihlallerine karşı yürüttükleri mücadeleler, bu ülkenin namuslu tüm demokratlarının hafızalarında tazedir.
Kılıçdaroğlu’ndaki değişim
Kimileri dünü sırf CHP’yi aşağılamaya malzeme sunduğu ölçüde hatırlıyor ve hatırlatıyor. Ancak amaçlarının üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğu ortada. Bu nedenle bu tür eleştirilerin hiçbir değeri yok. Önemli olan CHP’nin dününe sahip çıkması için ve hatta Kürt sorunu konusunda bugün daha ileri bir noktaya gelebilmesi için çaba sarfedebilmektir. Bu noktada Kılıçdaroğlu’dan umutluyum.
Evet, kendisi daha ilk günden itibaren “Kürt” bile demedi ve ben de sırf bu yüzden kendisini defalarca eleştirdim. Fakat aradan geçen süre zarfında CHP’nin yeni liderinin bu konuya ısınmaya başladığını gözlüyorum, gözlüyoruz. Zaten Kürt sorununu halının altına süpürerek bir adım bile ileri gidemeyeceğini biliyor, bilmese bile anlamış olmalı.
Umarım Kılıçdaroğlu Erdoğan ile bir araya gelir ve onu açılımı başlatmış olduğu için değil, ilk krizde yarı yolda bırakmış olduğu için eleştirir.