Şampiy10
Magazin
Gündem

Bu yıl da adalet arayacağız

2012 üzerine düşünceler/2

ABONE OL
Vatan Haber



Önce bir mektubu dikkatize sunmak istiyorum. 10 arkadaşıyla birlikte 3 Haziran 2011 günü tutuklanan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Ayça Kılınç’ın annesi Fadime Kılınç şöyle yazıyor:

“Tutuklanma nedeni Grup Yorum konserinin biletlerini satmak (150 bin kişinin katıldığı, birçok sanatçının destek verdiği tamamen yasal bir konser), 8 Mart kutlamalarına katılmak, Kızıldere köyüne gitmek ve parasız eğitim, parasız sağlık etkinliklerine destek vermektir. Katıldığı bu etkinliklerin hiç birine polis müdahelesi dahi olmamış, hepsi olaysız bir şekilde sonuçlanmıştır. Kızımız, evinde veya başka bir yerde hakkında hiçbir delil bulunamamasına rağmen örgüt üyeliğinden yargılanmaktadır.”

Ayça ve arkadaşları maalesef istisna değil. Türkiye’nin dört bir yanından, sırf sol görüşlü oldukları için, gülünç bahanelerle tutuklanan gençlerin haberi geliyor. Kimi okuduğu kitap, kimi duvarına astığı poster, kimi dinlediği müzik, kimi de kılık kıyafeti yüzünden mimleniyor, teknik takibe alınıyor ve büyük bölümü cezaevlerine konuluyor. Özellikle taşrada yaşanan bu türden dramlardan genel kamuoyunun haberi bile olmuyor. Olsa bile, Balyoz, Ergenekon, Şike, KCK gibi büyük soruşturmaların yanında bunlar pek bir ilgi uyandırmıyor.

Halbuki bu parça parça olaylara bir bütün olarak bakılabilse ülkemizde Soğuk Savaş dönemini aratmayacak ölçüde anti-komünizmin hakim olduğu, son yıllarda Türkiye’yi tepeden tırnağa dizayn etmeye koyulmuş olan o meşhur “polis-savcı-yargıç” üçgeninde nice gencin hayatının karartıldığını görmemiz mümkündür. Bir yandan “komünizm çoktan öldü” diye konuşup diğer yandan her türlü sol faaliyeti daha doğmadan terörize etmekteki çelişkiye dikkat çekip adalet konusunu daha yakından inceleyelim.

Tutukluluk süresi tartışması

2012’nin en çok kullanılacak kavramlarından biri, tıpkı son birkaç yılda olduğu gibi “adalet” olacaktır. Bir yanda sürmekte olan Ergenekon, Balyoz, Şike gibi kalabalık davalar, diğer yandan her seferinde 50’şer 100’er kişinin gözaltına alındığı KCK operasyonları ve nihayet İlker Başbuğ’un yargılandığı İnternet Andıcı; Ahmet Şık ve Nedim Şener’le birlikte anılan Odatv gibi son derece sembolik davaların 2012’ye damgalarını vuracağını kestirmek güç değil. Ancak bunlara yeni davaların eklenip eklenmeyeceği belirsiz.

Bu davaların birçoğunun ardında siyasi irade olduğu kesindir. Ama AKP iktidarının, ülkenin dümeninin yargının elinde olduğu imajından memnun olmadığı da muhakkak. Örneğin Başbuğ’un hem “terör örgütü lideri” olarak tanımlanması, hem de tutuklanması devletin tepesini derin bir şekilde rahatsız etti. Ayrıca Cumhurbaşkanı Gül, Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması yolunda görüş belirtti.

AKP’nin, tutukluluk süresini sınırlayacak yasal bir düzenleme üzerine çalıştığını biliyoruz. AKP’nin bu niyeti, düne kadar kendisini desteklemiş olan bazı çevre ve odakların tepkisine yol açıyor. Dolayısıyla yakında, tıpkı Şike Yasası ve Başbuğ olayında olduğu gibi tutukluluk süresi etrafında da çok sert tartışmalara tanık olabiliriz. Tabii burada ilginç olan, Türkiye’nin son beş yılında belirleyici olan ittifakın bileşenlerinin birbirlerine girmesi/girecek olmasıdır.

Dinlemelere ayar arayışı

Eğer Ankara’da edindiğim izlenimler doğruysa, AKP hükümeti telefon dinlemeleri konusunda da yeni bir düzenlemeye gitmeyi planlıyor. Bilindiği gibi telefon dinlemeleri, öncelikle özel hayatın gizliliği ihlali noktasında yoğun ve güçlü eleştirilere neden oluyor. Ne var ki iktidar partisi genellikle bu tür eleştiriler kulak tıkamış, hatta birçok durumda siyasi rakiplerini zor durumda bırakan yasadışı ortam dinlemelerinden bile geniş bir şekilde istifade etmişti. Peki ne oldu da siyasi iktidar fikir değiştiriyor? Öncelikle bunun kesin bir bilgi değil, bir izlenim olduğunu tekrarlayayım. Sanıyorum, yukarıda sözünü ettiğimiz ittifak içi iktidar savaşlarının uzantısı olarak, AKP’nin bazı ileri gelenleri hakkında “teknik takip” sonucu elde edilmiş izlenimi veren birtakım iddiaların bir tür şantaj gibi kullanılır olması hükümeti kaygılandırıyor.

2012 değerlendirmelerimize yarın medyayı eksen alarak devam edelim.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.