Bir HAS Parti vardı
.
Dün HAS Parti, delegelerinin ezici bir çoğunluğunun oylarıyla kendini fesh etti. Numan Kurtulmuş’un ay sonundaki kongrede iktidar partisinde önemli bir mevkiye geleceği kesin gibi. Belki birkaç kurmayı da AKP yönetimine girer ama siyaseti yine Kurtulmuş ile aynı çatıda sürdürmek isteyen HAS Partililerin çoğu, muhtemelen iktidar partisinde bir tür sıfırdan başlamak durumunda kalacak.
Bu olaya nasıl bir ad vermek doğru olur? Herhalde Erdoğan-Kurtulmuş ikilisi “bütünleşme” sözcüğünü tercih ederler, ancak kelimenin gerçek anlamıyla bir bütünleşmeden söz etmek zor. Çünkü ortada eşit bir ilişki yok. Durum, HAS Parti’nin başarısızlığını kabul edip kendini kapatması ve bazı partililerin AKP’ye katılmasından ibaret. Belki bu olayı HAS Parti’nin, o da bir kısmının, AKP tarafından “yutulması” olarak tarif edebiliriz.
Burada en önemli husus HAS Parti’nin AKP’ye sadece bazı isimleri taşıyor olması, bu partiyi kısa ömründe dikkat çekici kılan bazı politik görüş ve duruşların transferinin pek söz konusu olmamasıdır. Bunun işaretlerini Numan Kurtulmuş’un AKP ile anlaştıktan sonra yaptığı bazı açıklamalarda görmek mümkün. Yanlış anlaşılma olmasın, Kurtulmuş’un iktidar partisine geçmesinin arifesinde görüş ve duruşlarını değiştirdiğini söylemiyorum. Tam tersine onun yeni dönemde “en sahici” haliyle karşımızda olacağını düşünüyorum.
Kurtulmuş’a özel parti
Ne demek istediğimi izah etmek için HAS Parti’nin kuruluşunu hatırlatmam gerekiyor. Bu parti Saadet Partisi’ndeki yaşlı abilerin ve Erbakan ailesinin gençlerinin Kurtulmuş’un önünü tıkaması ve Necmettin Erbakan’ın da tercihini kendisinin veliahtı olarak görülen Kurtulmuş’tan yana yapmaması üzerine ortaya çıktı. Diğer bir deyişle özünde bir “Numan Kurtulmuş partisi” olarak ortaya çıktı. Fakat parti sadece Milli Görüşçüleri bir araya getirmedi. Mehmet Bekaroğlu gibi “İslami sol” olarak tanımlayabileceğimiz isimlere ek olarak sosyalist soldan ilginç bazı kişiler de bu yeni projede yer aldılar. Sonuçta ortaya SP’den ve tabii ki AKP’den bambaşka bir parti çıktı.
HAS Parti’nin kısa sürede dikkat çekici bir performans sergilemesinde Kurtulmuş’un ender rastlanır nezaketinin etkisi kuşkusuz yüksekti. Fakat bu partinin ilgi çeken bazı politikalarının arkasında Kurtulmuş’tan çok, farklı deneyim, birikim ve geçmişlere sahip olan ve bir kısmını yukarıda tarif ettiğimiz birbirinden ilginç kişiler bulunuyordu. Hatta önceki yazılarımda da vurgulamış olduğum gibi, Kurtulmuş özellikle iktidar partisine karşı aşırı temkinli üslubu nedeniyle bu politikaların pratiğe geçmesinde bir tür fren oldu, partinin dinamizm kazanmasının önünü aldı. Dolayısıyla Kurtulmuş’la zamanla ortaya çıkan HAS Parti kimliği arasında bir tür doku uyuşmazlığının ortaya çıkmış olduğunu, onun AKP’de daha kendiyle barışık bir siyasi performans sergileyeceğini söyleyebiliriz.
Ortada kalan miras
Peki Kurtulmuş’un bazı arkadaşlarını da yanına alarak AKP’ye katılması, onunla birlikte hareket etmeyen ve artık partisiz kalmış kadroların önünü açar mı? Bu soruyu Bekaroğlu’na yönelttiğimde “Kuşkusuz partinin kapatılması birçok şeyi geciktirecek, ama sadece geciktirecek. Zira kimliklere dayalı siyaset yapmayan bir partiye şiddetle ihtiyaç var. Ya mevcut partilerden bazıları kimlik siyasetinden vazgeçecek ya da kısa vadede olmasa da bu boşluk doldurulacak” cevabını verdi.
İyimserlik iyi bir şeydir ancak Bekaroğlu’nun bu yaklaşımını fazla gerçekçi bulmadığımı itiraf etmeliyim. Bana göre kısa ömürlü HAS Parti’nin mirası ortada kalacak ve bugün AKP’ye katılmayı içlerine sindiremeyen partililerin bazıları ilerde “Bir zamanlar bir HAS Parti vardı” diye hayıflanacaklar.