Şampiy10
Magazin
Gündem

Batı laikliğimizi yeniden keşfediyor

.

ABONE OL
Vatan Haber

Türkiye’ye yönelik olarak dillendirilen ve “ılımlı İslam” olarak özetlenen Amerikan projesi aslında hiçbir zaman ciddiye alınabilecek ölçüde hayata geçirilemedi fakat yıllarca gündemimizi meşgul etti ve enerjimizi tüketti. Öncelikle Amerikalıların, ikincil derecede de Avrupalıların Türkiye’deki laiklik olgusunu göz ardı etmelerinin veya ona yeterince önem vermemelerinin bir dizi nedeni vardı. Bunların bazılarını hatırlamaya çalışalım:

1) 2002 Kasım ayında iktidara gelen AKP, Milli Görüş gömleğini çıkarma iddiasındaydı. Bunun en göze çarpan yönü, genel olarak Batı, özel olarak da Amerikan ve İsrail karşıtlığının terk edilmiş olmasıydı. Buna karşılık “laik” olarak bilinen çevrelerde Batı’ya yönelik eleştiriler hızla tırmanıyordu.

2) Yine “laik” çevreler AB’ye tam üyelik konusunda tereddüt gösterirken AKP bu projeye sahip çıktı ve iktidara gelir gelmez bunu gündeminin birinci maddesi yaptı.

3) Washington’da bazı odaklar, 11 Eylül sonrasında yaşanan atmosferde, İslamcılıktan gelip bir biçimde “muhafazakâr demokrasi” çizgisine evrilen AKP’nin diğer İslamcı hareketler için bir örnek olabileceğini düşünmeye başladılar.

4) İçerde sistem nezdinde ciddi sorunları olan AKP, Batı’yla, ABD, AB ve İsrail’le iyi geçinmeye mahkumdu. Özellikle Bush yönetiminin dümenini ellerinde tutan yeni muhafazakârlar (neo-conlar), AKP’nin kendilerine duydukları ihtiyacı kullanarak Türkiye’yi Ortadoğu operasyonları için bir tür “ileri karakol” gibi kullanmayı düşündüler. Fakat 1 Mart 2003 günü Meclis’in tezkereyi reddetmesiyle Türk demokrasisisinin Erdoğan ve onun birkaç danışmanından ibaret olmadığını çok net bir şekilde gördüler.

5) Batı’nın Türkiye’deki laiklik tartışmalarına uzun bir süre mesafeli kalmasının nedeni, laikliği koruma iddiasındaki bazı kişi ve çevrelerin demokratik düzene aynı ölçüde sahip çıkmamalarıydı. Yani kabaca “laiklik uğruna demokrasiden de vazgeçilebilir” şeklinde özetlenebilecek yaklaşım nedeniyle laiklik konusunda dile getirilen her türlü şikayete şüpheyle bakıldı. Bu arada siyasi iktidarın da Batı’ya karşı kendini “onların asıl derdi laikliği korumak değil, demokrasiyi rafa kaldırmak” diye savunduğunu da biliyoruz.

Ergenekon sayesinde

Ama ne zamandır durum değişti, rüzgar tersten esiyor. Batılıların laiklik konusunu yeniden keşfetmelerinde belirleyici iki gelişme olduğunu düşünüyorum:

1) Ergenekon soruşturması;

2) Mahalle baskısı kavramı etrafındaki tartışmalar.

Ergenekon soruşturması kapsamında, başka konularla birlikte laikliği de istismar ederek demokratik rejimi yıkmak istedikleri öne sürülen kişi ve çevrelerin çoğunun bir nevi tasfiye edilmesiyle Türkiye rahat bir nefes almaya başladı ve bu sayede demokrasi ile laikliği birlikte savunma şansını yakaladı.

Hatırlayalım: Cumhuriyet mitinglerine akın eden binlerce insanın hassasiyet, kaygı ve talepleri, kürsüleri işgal eden bazı kişilerin buram buram darbecilik kokan söylemlerine kurban gitmişti. AKP de kürsüleri bahane ederek kitlelerin taleplerine kulak tıkayabilmişti. Ama artık bu risk büyük ölçüde ortadan kalktı. Laiklik konusunda hassasiyet gösterenleri “darbeci” diye mahkum etmek eskisi kadar kolay değil.

Prof. Şerif Mardin’in geliştirdiği ve kısa sürede benimsenen “mahalle baskısı” kavramı da laiklik konusundaki şikayetlerin daha sistemli, anlaşılabilir ve sahici olmasına zemin hazırladı. Prof. Binnaz Toprak yönetimindeki ekibin yaptığı “Türkiye’de Farklı Olmak” araştırması taşradan derlenen nice can yakıcı şikayeti kamuoyunun gündemine getirerek “mahalle baskısı” nı teoriden pratiğe taşıdı. Sırf bu yüzden de bazı çevrelerin büyük paniğe kapılmasına neden oldu. Kısacası Türkiye’nin laikliği demokratik yollarla ve demokrasiden sapmadan tartışabilmesi Batı’nın da gözünü açmışa benziyor.

Farklı yaşam tarzlarına saygı taleplerine fazla kulak asmayan AKP’ye ilk ciddi uyarı yerel seçimlerde ülkenin Batı bölgelerinden gelmişti. Şimdi dünyanın batısından benzer uyarılar da geldiğine göre Erdoğan ve arkadaşlarının laiklik konusunu daha ciddiye alacaklarını ve şikayetlerin gereğini yapma noktasında somut adımlar atacaklarını varsayabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Hoşçakalın
  2. Yine PKK-Hizbullah çatışması ve yine “yesinler birbirlerini” aymazlığı
  3. (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği ve edebileceği kötülükler
  4. Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz
  5. Kürtler Kobani'de kaybederse Türkler kazanmış mı sayılacak?
  6. Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık
  7. Bir dönüm noktası olarak Kobani: (IŞ)İD ve PKK üzerine notlar
  8. Kobani için diplomasi ihtiyacı
  9. Washington Kürt Konferansı: Tek gündem Kobani direnişiydi
  10. Savaşın Türkiye’ye sıçrama ihtimalleri

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.