Bahçeli’nin gözü ve umudu Çankaya’da
.
MHP Lideri Bahçeli’nin dünkü konuşması, başörtüsü sorununda yeni bir viraja girdiğimizi gösteriyor. Bu viraj dönüldükten sonra, AKP ile MHP’nin yollarının ayrılmış olduğuna da tanık olabiliriz. Hiç kuşkusuz böylesi bir durum, yaşamakta olduğumuz kriz ve kaosu daha da derinleştirecek ve sahici bir çözüm için yepyeni arayışlara gitmeyi zorunlu kılacaktır.
AKP ile MHP’nin anlaşmazlığının temelinde YÖK Kanunu’nun Ek 17. maddesinde yapılması kararlaştırılan değişikliğin akıbeti var. Normal şartlarda her iki parti, Anayasa Mahkemesi’nin son düzenlemeler hakkındaki kararına kadar bu değişikliği Milli Eğitim Komisyonu’nda bekletme kararı aldı. Eğer Mahkeme düzenlemeleri onaylarsa hemen Ek 17 değiştirilecek ve üniversitelere hangi kıyafetlerle girileceği belirlenecekti.
Ne var ki AKP, Ek 17’deki düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik ilkesine dayanarak bozulacağı endişesiyle MHP ile mutabakattan sapma sinyalleri vermeye başladı. Önce AKP’ye yakın gazeteler ve köşe yazarları Ek 17’ye gerek olmadığını, Anayasa değişikliklerinin yettiğini söylemeye başladılar ve Ek 17’yi bir “tuzak” olarak gösterdiler. Ardından bazı AKP sözcüleri benzer açıklamalar yaptı. Nihayet YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan, yeni düzenlemeye gerek olmadığı, türbanın Cumhurbaşkanı Gül’ün onayıyla yasalaştığı yolunda bir duyuruyu üniversitelere yolladı.
Kızgın bir Bahçeli
MHP Lideri daha önce de üniversitelerin bir kaosa sürüklenebileceği yolundaki kaygılarını dile getirmişti. Dün, korktuğunun gerçekleşmesinden dolayı tedirgin ve kızgın bir Bahçeli vardı. AKP’nin varolan mutabakattan “vazgeçmeye niyetlendiği”ni ileri sürdü. Prof. Özcan’ı “yetkisini aşan yorum” yapmakla ve “yüksek öğretimde çok sıkıntılı bir dönemi başlatmak” la suçladı. Kendisi de üniversite kökenli olan MHP Lideri’nin, “üniversite camiasında bölünme ve hizipleşmeler kuvvetlenmiştir” sözlerini herkesin ciddiye alması gerekiyor.
Kişisel olarak Bahçeli’nin “Bir mağduriyet alanının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak başlattığımız bir girişimin, eksik bırakılarak yeni bir mağduriyet ve çatışma ortamına neden olması asla tasvip etmeyeceğimiz bir durumdur” sözlerine özel bir önem atfediyorum. Çünkü başından itibaren, AKP-MHP düzenlemesinin üniversitelerdeki başörtüsü sorununu çözmek yerine daha da derinleştirme, hatta çözümünü iyice imkansızlaştırma riski taşıdığını ileri sürdüm. Yasağa başından itibaren karşı çıkmış ve bir an önce kalıcı bir şekilde, başörtülü öğrencilerin okuma imkanının sağlanmasını arzulayan biri olarak, iki partiyi çok alelacele davrandıkları; gerçek anlamda toplumsal mutabakat aramadıkları için eleştirdim. Şimdi MHP lideriyle bir şekilde görüş birliğine varmakta olduğumu görüyorum.
Ara formül hâlâ mümkün
Peki bu saatten sonra bu krizden çıkış mümkün mü? Dün mümkündü, bugün mümkün, yarın da mümkün olacak. Yeter ki AKP toplumsal mutabakatı sahiden arasın ve zorlasın. Daha önceki bir yazımda Cumhurbaşkanı Gül’ün, Anayasa değişikliklerini onaylamakla birlikte “Fakat bunlar yetmez, yasal düzenlemeler de yapmak lazım” diyerek topu yeniden TBMM’ye atabileceğini ve bu sayede ara bir formül aranabileceğini savunmuştum.
Gül değişiklikleri uzun bir gerekçeyle onayladı ve bana göre “ara formül” şansını da bir kenara itti. Fakat çevremdeki bazı kişiler Gül’ün açıklamasındaki “Bazı vatandaşlarımızın endişelerinin de anlayışla karşılanmasında ve bu endişeleri giderecek düzenlemelerin hayata geçirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız bu kaygıların giderilmesi konusunda azami hassasiyet ve özenin gösterilmesi gereğine inanmaktadır” cümlelerinin TBMM’yi yeni yasal düzenlemelere davet anlamına geldiğini ileri sürerek bana karşı çıktılar.
Bahçeli de dünkü konuşmasında “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasa değişikliklerini onayladıktan sonra yaptığı yorumdan, üniversitelerdeki başörtüsü sorununun kaldırılması için Anayasa değişikliğinin yeterli olmayacağı ve bunun için kanun çıkarılması gerektiği anlaşılmıştır” diyerek kapının hâlâ açık olduğunu vurguladı. Yani Erdoğan’dan hayal kırıklığına uğrayıp Gül’e yöneldi.
Umarım Bahçeli gibi düşünenler haklıdır ve TBMM bu krizden çıkmamız için kolları yeniden sıvar. Aksi takdirde başı açık, örtülü; AKP’li veya değil tüm Türkiye kaybedecek.