AKP ve Türkiye için yeni bir dönem: İlk beş gözlem
.
AKPnin dünkü 1. Olağanüstü Kongresi, sadece bu parti değil, tüm Türkiye için yeni bir döneme işaret ediyor. Nasıl olsa bu yeni dönemi sık sık konuşacağız, şimdilik kongreden beş gözlemimi aktarmak istiyorum.
Partili cumhurbaşkanı:
Dün Recep Tayyip Erdoğan kurulduğundan beri genel başkanı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’ne veda etti. Ama kendisinin de vurguladığı gibi bu sahici bir veda değil, yine onun deyimiyle değişiklik özde değil biçimde. Dünkü konuşması, bir süredir dile getirdiği ‘partili cumhurbaşkanı’ olma niyetinde samimi ve kararlı olduğunun işaretleriyle doluydu. Anayasa ya rağmen bunu yapabilir mi? Ne gibi zorluk çıkar? Bu yüzden ülkede siyasi krizler yaşanır mı? Önümüzdeki dönemde bu soruları sık sık soracağız ancak CHP nin daha ilk günden boykot tavrını benimsemiş olmasının Erdoğan ın elini güçlendirdiği açık.
Lider değil genel başkan:
Erdoğan ‘partili cumhurbaşkanı’ çizgisini hayata geçirebilirse sadece hükümeti değil AKP TBMM Grubu’nu ve parti teşkilatını da kontrol etmek isteyecek ve edecektir. Bu açıdan bakıldığında dün AKP’nin ikinci genel başkanı seçilen ve yarın da Erdoğan tarafından başbakan olarak görevlendirilecek olan Ahmet Davutoğlu’nun rolü ne olacak? Erdoğan Davutoğlu’nun ‘emanetçi’ olmayacağını ısrarla vurguladı. Aslına bakılacak olursa, mevcut seçenekler içinde Abdullah Gül’den sonra ‘emanetçi’ tanımına en uzak kişinin Davutoğlu olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden yeni dönemde Davutoğlu’nun konumu tanımlamak için yeni bir kavram bulmak gerekebilir. Her durumda AKP’nin liderinin Erdoğan olmaya devam edeceği muhakkak.
Hocanın siyasileşmesi:
Davutoğlu’nu uzun bir süredir tanırım. Konya ve Karaman’da yaptığı ve başarılı olduğu söylenen seçim konuşmalarını izleme/dinleme fırsatım olmadı. Bu nedenle dünkü konuşmasına şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Öncelikle Erdoğan gibi kendini kanıtlamış bir hatibin, üstelik veda konuşmasının ardından kürsüye çıkacak olması büyük bir dezavantajdı. İkinci olarak, iyi bir hoca olduğunu bildiğimiz Davutoğlu’nun partili delegelere ve televizyonda kendisini izleyen halka konuşma yapmada zorlanabileceğini düşünüyordum. Yanıldım ve şaşırdım: yer yer bir amfide öğrencilere ders anlatır gibi konuşuyor olsa da Davutoğlu çok tecrübeli bir siyasetçi gibi konuştu. Hatta uzun bir süre kendini bu ana ve bu konuşmaya hazırlamış olduğu bile düşünülebilir.
Yenilikçilerin vedası:
Meslek hayatımda Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kongrelerinin büyük çoğunluğunu izledim. Bunlardan en heyecanlısı, dolayısıyla en ilginci hiç kuşkusuz 14 Mayıs 2000 günü yapılan FP 1. Kongresi’ydi. Orada, siyasi yasaklı Necmettin Erbakan’ın adayı Recai Kutan’ın karşısına ‘yenilikçi’ kanattan Abdullah Gül çıkmıştı. Yenilikçiler bu kongreden aldıkları cesaretle, FP’nin yaklaşık bir yıl sonra kapatılmasının ardından Erbakan’ı terk edip Adalet ve Kalkınma Partisi kurdular. 13 yıl sonra yapılan dünkü olağanüstü kongre sadece Recep Tayyip Erdoğan değil, yenilikçi ekip için de bir tür partiye veda anlamı taşıyordu. Şöyle ki, RP-FP döneminin önde gelen bazı yenilikçileri ya daha önce AKP’yi terk etmiş (Abdüllatif Şener), ya da milletvekilliğine aday gösterilmeyip geri planda kalmışlardı (Mustafa Baş, Azmi Ateş...). Önümüzdeki seçimde de Bülent Arınç başta olmak üzere geri kalan isimlerin büyük kısmı üç dönem kuralı nedeniyle en azından milletvekilliğine veda edecek ve iktidar partisine yakın dönemde katılmış, hatta bir kısmı İslami cenahtan da gelmeyen isimler öne çıkacak.
Gül'ün adı yok:
AKP’ nin kuruluşunu tetikleyen FP kongresinin yıldızı, AKP nin önde gelen kurucularından, ilk başbakanı ve 7 yıl boyunca cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, partisine geri dönüyor ama dün adı nerdeyse hiç anılmadı. Erdoğan’ın konuşmasında ilginç bir şekilde geniş bir yer tutan ‘davayı terk edenler’ , ‘terk etmeye yatkın olanlar’ ve ‘davayı kendilerine endekslemeye çalışanlar’ bölümünde örtülü bir şekilde Gül’den söz ettiği yorumlarına katılmıyorum. Ancak konuşmasında her vesileyle Erdoğan’ı öven ve onun çizgisinden sapmayacağının altını çizen Ahmet Davutoğlu’nun kendisini siyasete kazandıran Gül’den hiçbir şekilde söz etmemesi, onu AKP’de pek parlak bir geleceğin beklemediği yorumlarına zemin hazırlıyor.