AKP’nin önündeki 6 seçenek 45 günde nasıl 3’e düştü!
.
AKP’ye açılan kapatma davasından kısa süre sonra, 3 Nisan günü “AKP’yi bekleyen altı gelecek alternatifi” başlıklı bir analiz kaleme almıştım. Aradan geçen bir buçuk ay içinde alternatiflerin sayısı altıdan üç buçuğa düştü ama iktidar partisinin, dolayısıyla Türkiye’nin geleceği hâlâ belirsiz
Öncelikle devre dışı kalan 3 seçeneğe göz atalım:
1) AKP MHP ile anlaşır, Anayasa’yı değiştirir ve kapatılmaktan kurtulur:
Türban konusunda “kandırıldığını” düşünen MHP bu kez AKP ile birlikte hareket etmedi. MHP’liler “AKP en iyisi CHP’yi ikna etsin” diyerek aradan çekildiler.
2) AKP CHP ile anlaşır, Anayasa’yı değiştirir ve kapatılmaktan kurtulur:
AKP’liler CHP ile pazarlığın imkansız olduğunu düşündüler. Yine de Erdoğan bir ara CHP ile diyalog kapılarını azcık araladı, fakat Baykal anında kapıyı suratına çarptı.
3) AKP tek başına Anayasa’yı değiştirir, referanduma gider, kazanır ve kapatılmaktan kurtulur:
AKP’lilerin önemli bir bölümü yegane seçeneğin referandum olduğunu düşünüyorlardı. Ancak bazı milletvekillerinin itirazları nedeniyle referandum için gerekli olan 330 oya ulaşmada sorun yaşanma ihtimali ortaya çıktı. Daha önemlisi Baykal’ın “Anayasa değişikliklerinin referanduma sunulması laikliğin oylanması olur” çıkışı üzerine AKP’nin bazı “akil adamları” Erdoğan’ı bu maceradan vazgeçirdi.
Kalan seçenekler
Evet ne zamandan beri AKP’nin önünde 3,5 seçenek bulunuyor. Bunları ele alacak olursak:
1) AKP Anayasa değişikliğine gitmez, savunmasını yapar ve aklanır:
Normal şartlarda mükemmel bir savunmayla bu iddianamede dile getirilen iddiaların çoğunu geçersiz kılmak pekala mümkün olurdu. Ancak mahkemenin daha önceki 367 kararı nedeniyle AKP’liler hiç ama hiç umutlu değiller. Çünkü beraat etmeleri halinde partilerinin iyice güçleneceğini ve sistemin de buna asla yanaşmayacağını düşünüyorlar.
2) AKP Anayasa değişikliğine gitmez, savunmasını yapar ve Hazine yardımının kesilmesi cezasına çarptırılır:
AKP’liler son günlerde, kapatma yerine Hazine yardımının kesilmesi formülünün öne çıktığını ileri sürüyorlar. Onlara göre: “Türkiye AKP’nin kapatılmasının sonuçlarına katlanamaz. Sadece Güneydoğu’nun sistem yanlısı tutulabilmesi için AKP’ye ihtiyaç var. Öte yandan AKP’nin kapatılmaması da sistemin intiharı anlamına gelir. Bu nedenle en makul yol, Hazine yardımı cezası olur.” Gerçekten de mahkeme böylece hem AKP’yi cezalandırmış, hem de Türkiye’yi daha derin bir krizin içine çekmemiş olur. Fakat başından beri böyle bir ara cezanın çıkması çok düşük bir ihtimaldi, arada geçen iki ayda AKP “laikliğe karşı eylemlerin odağı” olmadığını kanıtlama yolunda üstün bir gayret sergilemedi; sergilediyse bile bu çabalar toplum ve devlette AKP’ye kuşkuyla bakan çevreler tarafından açık şekilde takdir edilmedi.
3) AKP Anayasa değişikliğine gitmez, savunmasını yapar ve kapatılır:
Bu Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’nin bu yapısıyla, bu iddianameyle AKP’nin kapatılıp Erdoğan başta olmak üzere çok sayıda partilinin yasaklı olması başından itibaren en güçlü ihtimaldi, hâlâ öyle. En yukarıdan en aşağıya kadar AKP’lilerin ezici çoğunluğunun da aynı kanıda olduğunu, en son Reuters’in yaptığı haber de gösterdi. Zaten AKP çevreleri ne zamandır kapatma sonrasına, yani “post-AKP dönemi”ne hazırlanıyor. Şu ana kadar ağır basan senaryoya göre, eğer böyle bir gelişme yaşanırsa, yasaklı olmayan AKP’liler ya daha önce kurulmuş veya davadan sonra kurulacak bir partiye geçecek, yeniden TBMM’de çoğunluğu oluşturacak ve yeniden hükümeti kuracaklar. Erdoğan ve diğer milletvekillerinden yasaklı olacaklar da ilk seçimlerde (ara seçim de olabilir) bağımsız olarak seçilip Meclis’e dönebilecekler. Bunlardan bazıları kabinede bile yer alabilir; başbakan olup olamayacaklarıysa tartışmalı. Ancak bu yeni parti de daha kurulduğu andan itibaren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın sıkı denetimi altında, her an bir kapatma davası açılacakmış gibi yoluna devam etmek zorunda kalır.
3,5) Anayasa Mahkemesi, varolan Anayasa ile AKP’nin kapatılması gerektiğini söyler ama Anayasa’nın AB’nin “Venedik Kriterleri” ne düzenlenmesi gerektiğinden hareketle böyle bir ceza vermez:
“Buçuk” diyoruz çünkü, bunu ilk kez dile getiren TBMM Başkanı Köksal Toptan yoğun tepkiler nedeniyle bu önerisine sahip çıkmaktan vazgeçti. AKP’nin resmen tepki vermediği ama medyada AKP yanlısı duruş sergileyen bazıları tarafından “üçüncü yol” olarak tanımlanıp sahip çıkılan bu seçeneğin gerçekleşme ihtimali galiba hiç yok. “Üçüncü yol” keşke tartışılabilseydi. Ama “Aslında parti kapatmalara karşıyım, ama hukuki süreç bir kere başladı, müdahale etmeyelim” diyen ve büyük bir heyecanla AKP’nin kapatılmasını bekleyenler baskın çıktı.