AKP’nin olağan şüphelileri!
.
Anayasa paketindeki 8. maddenin düşmesine neden olan AKP’lilerin kimler olduğu sorusu daha uzun bir süre gündemimizden düşmeyeceğe benzer. Ortalıkta, daha oylama olmadan önce bazı milletvekillerinin isimleri “muhtemel fireciler” olarak dolaşıyordu. Başbakan’a en yakın milletvekillerinden Faruk Koca’nın kameralara yakalan listesinde de bir-iki yeni isim sayılmazsa, aynı “olağan şüpheliler” bulunuyordu.
Kendileri alenen ifşa etmedikleri müddetçe kimlerin ret oyu verdiğini bilmemiz imkansız. Bu nedenle söz konusu “olağan şüphelileri” hiçbir delile dayanmadan “fire” olarak ilan etmemiz ve bunun nedenlerini aramamız büyük haksızlık ve yanlış olur. Ancak şu soruyu pekala sorabilir, bunun etrafında verimli bir tartışma başlatabiliriz: Neden Kürşad Tüzmen, Vahit Erdem, Sadık Yakut, Murat Başesgioğlu, Köksal Toptan, Reha Çamuroğlu gibi isimler belli bir süredir AKP’nin “sorunlu milletvekilleri” olarak görülüyor ve patlak veren veya vermesi muhtemel herhangi bir arızada hemen kendilerinden şüpheleniliyor.
Bu sorunun cevabı ilk bakışta kolay gözüküyor: Bu isimlerin hemen tamamı, daha önce ANAP, DYP, MHP gibi başka partilerde siyaset yapmış kişiler. Tek istisna Tüzmen ki o da AKP’ye geçmeden önce “ülkücü” kimliğiyle temayüz etmiş bir yüksek bürokrattı.
Fakat “olağan şüpheliler”in nerdeyse tamamının “transfer” isimler olması bu soruyu cevaplamamıza yeterli olacağa benzemiyor. Çünkü AKP’de her transfer isim “şüpheli” olarak görülmüyor. Örneğin Ertuğrul Günay, Erdal Kalkan, Ayşe Nur Bahçekapılı, Haluk Özdalga gibi soldan transferler Anayasa paketinin en sert savunucuları arasında yer aldılar.
Bu noktada Sadık Yakut’a özel olarak değinmek gerekiyor: AKP’nin kuruluş aşamasında başka partilerden gelen çok az milletvekili vardı. Bunlardan sadece DYP’den transfer Hüseyin Çelik ile MHP’den gelmiş olan Yakut günümüze kadar AKP’de kaldı. Çelik ne kadar AKP ile özdeşleşmişse, Yakut’un da o kadar AKP’den “gidici” olduğu düşünüldü. Bu intibanın doğmasında Yakut’la birlikte AKP’ye katılmış olan, DYP’li ama ülkücü kökenli Meral Akşener’in hemen ayrılmış olmasının da etkisi olmuştur. Fakat Yakut bunca süre zarfında ne ülkücü geçmişini reddetti, ne de AKP kimliğinden aleni rahatsızlık beyan etti. Hiçbir yere gitmedi ama hakkındaki imajı da silemedi.
“Olağan şüpheliler”in bir kısmının bir diğer ortak özelliği, AKP içinde ya istedikleri mevkilere gelememi ya da gelmiş oldukları mevkilerde uzun süre kalamamış olmalarıdır. Hızla bir göz atalım: Bakanlıktan sonra TBMM Başkanlığı’na geçen Toptan ikinci kez seçilemedi; Başesgioğlu 2007 Ağustos ayından beri bakan değil; Tüzmen önce bakanlığı, hemen ardından AKP Genel Başkan Yardımcılığı’nı kaybetti; her yeni kabine ve kabine değişikliğinde adı geçmesine rağmen Erdem bakan olamadı; Çamuroğlu başlatmış olduğu “Alevi açılımı”ndan dışlandı... Koca tarafından yazılan listede yer alan isimlerden sadece birinin, yani Hilmi Güler’in “transfer” olmadığını, ama onun da uzun süre yürüttüğü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı 2007 Ağustos sonunda kaybetmiş olduğunu da not olarak düşelim.
Sonuçta “olağan şüpheliler”in “küskünlük” ortak paydasında bir ölçüde birleştiklerini söyleyebiliriz ama onlardan şüphe duyulmasının tek, hatta ana nedeninin bu olduğunu ileri sürmek hem kendilerine haksızlık, hem de yanlış olacaktır. Çünkü iktidar partisinde mevki bekleyen veya mevkisinden olmuş, kısacası “küskün” denebilecek daha çok milletvekili var ve bunlardan olur olmaz şüphelenilmiyor. Sorunun temelinde AKP’nin onca zaman geçmiş olmasına rağmen bir türlü Batılı anlamda bir “kitle partisi” olamaması yatmaktadır. Kısacası bir kez daha karşımıza çıkan “olağan şüpheliler” olgusu, AKP’nin kuruluşundan itibaren yapılan, özellikle seçim arifelerinde iyice hız kazanan transferlerin hatırı sayılır bir bölümünün bir vitrin düzenlemesinden öteye geçemediğini bizlere gösteriyor.
‘Olağan Şüpheliler’ film afişinden photoshop yapılmıştır.