'12 yaşında Alevi bir öğrencinizi fişlemek ne demek bilir misiniz?'
.
Bundan 5-6 yıl önce, bir gün İstanbul Eminönü’nden Kadıköy’e geçerken, vapurda bir genç yanıma gelip bana bir teşekkür borçlu olduğunu söyledi. Hatırladığım kadarıyla şöyle konuştu: “Hukuk Fakültesi’nde okurken Gülen cemaatinin bir ışıkevinde kalıyordum. Bir gün abilerden biri, sizin ‘Ayet ve Slogan’ adlı kitabınızı okuduğumu gördü. Bana o kitabı okumamamı söyledi. Daha sonra kitabı tekrar bulunca beni evden çıkardılar. Bu sayede cemaatten kopabildim. Şimdi avukatlık ve AK Parti’de siyaset yapıyorum.”
Gülen cemaatinin esas olarak eğitim alanında faaliyet gösterdiğini biliyoruz. Cemaatin yurtiçi ve dışındaki yüzlerce okul ve dersanesinden şu ana kadar binlerce öğrencinin mezun olduğunu tahmin edebiliriz. Okullara ek olarak ışıkevleri, yurtlar ve pansiyonları da hesaba katarsak fotoğraf daha net görülebilir. Bu okullarda neler yaşandığı hakkında, etkileriyle kıyaslanamayacak ölçüde az bilgiye sahibiz. Cemaatin düzenlediği organize bazı turlara katılan kimi gazeteci ve aydınların, hemen tümü pozitif olan gözlemlerine ek olarak, çoğu Türkiye dışında ve başka dillerde kaleme alınmış birkaç incelemeden başka bir şey yok elimizde. Öyle ki cemaat son yıllarda kendi içinden yetiştirdiği sosyal bilimciler aracılığıyla bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Ama bu doldurma faaliyetinin epey yanlı olduğu da muhakkak.
Cemaatin okullarında yetişen herkesin ona sıkı sıkıya bağlı olduğu asla söylenemez. Örneğin kitabıyla cemaati epey sarsan Hanefi Avcı’nın iki çocuğu da Samanyolu Koleji mezunu! Fakat ilginçtir, değişik dönemlerde, kısa ya da uzun süre cemaatin okullarında okumuş, evlerinde kalmış ama sonra kopmuş kişilerin, bir-iki istisna dışında yaşadıklarını anlatmamaları hayli dikkat çekici. Ancak Avcı’nın kitabından sonra bu geleneğin kırılabileceğinin işaretlerini görüyoruz. Onun açtığı yoldan cemaat tabusu da büyük ölçüde kırılacağa benziyor.
Örneğin NTV’de Avcı ile yaptığımız Yazı İşleri özel programı ve Vatan’da kitapla ilgili yazdığım yazılardan sonra birçok kişi bana cemaatle ilgili anı ve gözlemlerini aktardı. Bu yazının başlığı da böyle bir tanıklıktan geliyor. Kendisinin Gülen cemaati içinde yetiştiğini, bir süre de cemaatin bir eğitim kurumunda görev aldığını söyleyen bu okurum içini şöyle döküyor: “Cemaate sorar mısınız, 12 yaşında çocukları, annelerini ve babalarını fişlemek ne demektir? Bakın 12 yaşında Alevi bir öğrencinizi fişlemek ne demek, bilir misiniz? Bu duygu nasıl ağır bir iğrençliktir, bilir misiniz? Ben bunu yaptım, yaptırıldım. Neden derseniz, Hanefi Bey’in dediği ‘Simon olma’ durumu.”
Her inanca bir numara
Söz konusu okurum, o eğitim kurumuna devam eden öğrencilerin annelerinin başının açık mı kapalı olduğununun, anne ve babalarının oruç tutup tutmadıklarının, namaz kılıp kılmadıklarının tek tek fişlemendiğini ileri sürüyor. Ve devam ediyor: “Benim kaldıgım dönemde 2, 3, 4, 6, 7 denilen kodlar vardı. 7’yi Alevi ve Caferi öğrenciler için kullanırdık. 2’yi tanımadığımız ya da Sünni olup da cemaatini bilmediklerimiz için. 4 şakirtler, 6 ise gayri müslimler içindi.”
“Bir gün Caferi bir öğrencimi fişledim. Iğdır Tuzlucalı bir çocuktu. O çocuğa telefon edip özür bile dileyemedim. Dileyemem de! Düşünüyorum da ben de dersane öğrencisiyken cemaat beni de fişlemiş demek ki!”
Fethullah Gülen, cemaatin önde gelenleri, cemaatin kendi halindeki bağlıları, bu cemaate gönül ve destek verenler, eğer bu kişinin anlattıklarından rahatsız oluyorlarsa yapacakları tek şey cemaatin kapılarını açmak ve şeffaflığı ilke olarak benimsemek olmalıdır. Günümüzde bir toplumda, hele demokrasi iyi kötü varsa, tabular uzun ömürlü olamıyor. İşte düne kadar dokunulmaz bilinen TSK’nın geldiği nokta ortada. Gülen cemaati de şeffaflaşmak yerine, yarattığı dokunulmazlık zırhına güvenirse çok yanlış yapar. Çok geömez TSK’nın bugün düştüğü duruma düşer.