Tarih Beşiktaş’a yapılan haksızlık gibi bir haksızlığı yazmadı...
.
Kartal’ın ve Çarşı’nın tarihinin en önemli haftalarından birine giriyoruz...
Önce Brugge maçı, arkasından Fenerbahçe derbisiyle, Beşiktaş “tarihinin belki de en önemli başarılarını elde edeceği bir sezonun, en önemli haftasına giriyor...”
Tarih; olayları öyle bir çakıştırır ki; “o mucizeyi başarıp, imkansızı aşarsanız tarihe aydınlık sayfalarının en müstesna yerine” geçersiniz...
***
Beşiktaş’ın geçen senenin sonlarından beri “evi” yok...
Hiçbir maçını, “hiç olmazsa kiracı olarak adlandırabileceği bir sahada bile oynayamıyor...”
Türkiye’de şampiyonluk mücadelesi, UEFA’da ise Türkiye’ye gurur yaşatacak bir UEFA kupası ve final heyecanı yaşatmaya çalışan Beşiktaş; önceki gün öyle bir “iç saha kararı almak zorunda kalıyor ki” gerçekten içim parçalanıyor...
***
Beşiktaş, sezon içinde Başakşehir kulübünden; İstanbul’daki maçlarını oynayabilmek için, Başakşehir stadını talep ediyor... Başakşehir kulübü, ligin ilk yarısının sonunda iki üç maç stada izin verdikten sonra; “yeni maçlara bu izni vermiyeceğini...” söylüyor...
***
Bunun üzerine Beşiktaş takımı, “rakip takım hangi stadı kendisine avantajlı görürse”, kah Ankara, kah Konya, kah Olimpiyat’ta tamamen rakip takımın isteğine göre, “kendi evindeki maçı oynamak zorunda kalıyor...”
Stadının inşaat halinde olması her takımın başına gelebilecek bir olay...
Ama, kendi evindeki maçın nerede oynanacağına rakip takımın karar vermesi, futbol tarihinde görülmemiş bir mağduriyet...
***
İstanbul’da hiçbir kulüp stat vermediğinden Beşiktaş; deplasman takımı hangi stadı kendisine uygun görürse, o statta maç yapmak zorunda kalıyor...
Örneğin Bursaspor ve Galatasaray takımları; Ankara ve Konya’nın Beşiktaş açısından avantajlı olacağını düşünerek, Beşiktaş için en dezavantajlı görünen stat olan; Olimpiyat Stadı’nı tercih ediyorlar...
Galatasaray rakip sahada görünen maçı kazanıyor; Bursaspor Olimpiyat Stadı tercihi, son dakikada Olimpiyat stadı şanssızlığının kırılmasına neden oluyor...
BAŞAKŞEHİR KULÜBÜNÜN YAPTIĞI...
Önceki gün, nihayet içimin kıyıldığı an geliyor...
Mete Vardar kardeşim; Beşiktaş’ın bundan sonraki iki iç saha maçını “Başakşehir stadında” oynayacağını müjdeliyor!..
Başakşehir kulübü; kendi stadını “çimler bozulur” diye Beşiktaş’a vermeyen kulüp...
Aynı Başakşehir kulübü, bu kez stadını Beşiktaş’a veriyor...
Çünkü Başakşehir stadında Beşiktaş’ın oynayacağı iç saha maçı “Başakşehir” takımının bizzat kendisiyle...
Bir başka deyimle; Başakşehir takımı Beşiktaş deplasmanı için Başakşehir stadına gitmeye karar veriyor!.. Kendi stadında Beşiktaş deplasmanını oynamayı kabul ediyor!..
***
Bunun avantajını kullanan Başakşehir, ligin son iki maçı için Beşiktaş’a stadını veriyor mu?..
Hayır... Yine vermiyor...
ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN BEŞİKTAŞ!..
Beşiktaş takımı;
Hiçbir İstanbul kulübünün kendisine vermediği statların dışında; her hafta bir statta, bir şehirde göçebe usulü maç yaparak Türkiye Süper Ligi Liderliği’ne ulaşıyor...
Böyle bir trafikte maç yapmak zorunda kalan aynı Beşiktaş, UEFA’da Feyenoord’u, Kızılyıldız’ı, Tottenham’ı, Liverpool’u geçerek son 8 takım arasına girmeye çalışıyor...
***
Tarihte büyük mağduriyetler;
Tarihe altın sayfalarla yazılacak “mucizeleri ve zaferleri” de beraberinde getirirler...
Belki de o kadar büyük mağduriyetler olmasa, “zaferler de bu kadar büyük olmayacak...”
Yıllar önce, SHOW TV’nin patronunun bana dediği gibi;
“İmkansız olduğunu bilmiyordunuz... Bilmediğiniz için başardınız...”
***
Futbol tarihinin en büyük haksızlığına ve mağduriyetine maruz kalıyor Beşiktaş futbol takımı... Kaderin garip cilvesine bakın ki; o mağduriteyin takımı; Türkiye için kazandığı puanlarla, bu ülkeyi futbolda Yunanistan’ın üstüne çıkartıp, Şampiyonlar Ligi’ne iki takımla katılma hakkı verdiriyor...
Bu mağduriyetlere ve bu haksızlıkları rağmen!..
Asla yalnız değilsin... Asla yürümeyeceksin Beşiktaş!..
PEKTEMEK’Lİ 4-4-2’DEN VAZGEÇME BEŞİKTAŞ... SAVUNMANIN BOYUNU UZAT SEVGİLİ BİLİÇ...
Haftalardır rakipler Beşiktaş’ın oyununu ezbere aldıklarından, Gökhan, Olcay ve Demba Ba’dan oluşan forvet hattına karşı, kalabalık defansla önlem alıyorlar... Sosa’nın da topla oynama alanını kısıtlayınca, Beşiktaş hücumda zayıf kalıyor...
***
Slaven Biliç, muhteşem bir formülle Pekdemek’in gelişiyle, Beşiktaş’ı çift forvet oynatmaya ve rakip ceza sahasında kalabalıklaştırmaya başlıyor... Savunmanın önünde iki taraflı oynayan Tolgay zaten dört kişiyle pres yapan Beşiktaş forvet hattı için yeterli oluyor...
Necip ve Veli’yle Beşiktaş tam 5 gol buluyor... Maçtan sonra, özellikle bazı Fenerbahçe’li yorumcular;
Biliç’in ısrarla; Fenerbahçe maçında böyle oynayamayacağını söylemeye çalışıyorlar...
Niye; Çünkü farkındalar ki böyle oynarsa Beşiktaş; Fenerbahçe karşısında şansı azalmayacak, tersine artacak...
***
Aynı şekilde Brugge karşısında da dörtlü forvet, işe yarayacak...
Çünkü Beşiktaş böyle daha kolay gol bulacak...
Beşiktaş’ın bu iki maçta, hala devam eden zaafı ise, savunmasına şişirilen toplarda ve yandan gelen hava toplarında belirgin bir zaafının olması...
Brugge maçında; sonradan oyuna giren Süleyman Oulare’nin oğlu; Oulare’yi Westerlo maçında seyrediyorum...
Uzun boyuyla hava toplarında çok etkili bir futbolcu... Oulare’ye karşı stoperde Atınç alternatifi düşünülmeli...
Savunmanın boyu uzamalı...
İŞTE BENİM BEŞİKTAŞ ONBİRİM...
Beşiktaş’ın Brugge ve Fenerbahçe maçlarında, ilk deneyeceği onbir bana göre şöyle: Cenk (Tolga)- Opare (Sağbek)-, Necip, Atınç (stoperler)- Atiba (Solbek)- Veli, Tolgay (ön liberolar)- Mustafa Pekdemek, Gökhan, Olcay, Demba Ba (dörtlü forvet hattı)...
Atınç Brugge maçında hava toplarını alır, ağır kalmaz, takımı rahatlatırsa Fenerbahçe maçında da forma giyer, yoksa Ersan takıma girer...