Şampiy10
Magazin
Gündem

Kim şampiyon olursa olsun... Gönüllerin şampiyonu belli...

.

ABONE OL
Vatan Haber

Galatasaray’ın eski ünlü kaptanı Ergün Penbe; dün inanılmaz bir zirve yarışına sahne olan Türkiye Süper Ligi şampiyonluğu için konuşuyor...

-“Tabii ki Galatasaray’lıyım... Gönlüm Galatasaray’ın şampiyon olmasını istiyor...” diyor...

-“Ama Beşiktaş şampiyon olursa sevinirim... Göçebe hayatı yaşayan takımın şampiyon olmasını ayakta alkışlarım... Bu sene Avrupa Kupa’larında, çok iyi maçlar oynayıp Türkiye’yi çok iyi temsil ettiler...

Türkiye’nin ülke puanını yükselterek Yunanistan’ın üzerine çıkmamızı sağladılar... Beşiktaş şampiyon olursa ayakta alkışlarım...”

***

Çok koyu bir Fenerbahçe’li dostum ise dün telefonda şöyle söylüyor:

-“Elbette önce Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını istiyorum... Ama ben NTV Spor’da Rıdvan’ın ‘Beşiktaş gol atınca milyonlarca Fenerli’yi ve Galatasaray’lıyı karalar bağladı...’ sözlerine hiç katılmıyorum... Ben çok koyu bir Fenerbahçe’liyim... Beşiktaş’ın son dakikada attığı gole çok sevindim...

Fenerbahçe olmazsa, mutlaka Beşiktaş’ın şampiyon olmasını istiyorum...”

***

Hayat bazen hesapları tersyüz eder...

Bazen size reva görülen bir muamele, sizin dezavantajınız olmaktan çıkar, avantajınız haline gelir...

Uğradığınız mağduriyet, gönüllerdeki terfinizin, zaferinizin habercisi olur...

Mahkum olduğunuz mağduriyet, alkışların en gönülden geleni ile imha olur, kalpler sizinle birlikte olur...

***

Beşiktaş; bu sezon oynadığı göçebe futbol mecrasında, İngiltere’nin üç büyük takımına; Arsenal, Tottenham, Liverpool’a kafa tutuyor, onların ikisini eliyor...

Hazırlık maçında şu anda Premier Lig’de açık ara lider olan Chelsea’yi devirme başarısı gösteriyor...

***

Bunlar önemli; fakat mesele esasen bunlar değil... Galatasaray’ın sembolü futbolcular, Fenerbahçe’ye delicesine gönül vermiş taraftarlar; Hepsi, “Beşiktaş’ın şampiyonluğunu ayakta alkışlayacaklarını” söylüyorlar...

Gönüllerin ibresi her tarafta Beşiktaş’ı gösteriyor...

***

Buna benzer bir olayı birkaç yıl önce yaşıyorum... Beşiktaş 10 kişi kalıp kalecisini kaybettiği; santraforu Pancu’yu kaleye geçirdiği maçı; Fenerbahçe’ye karşı 4-3 kazanıyor; Fenerbahçe’nin şampiyonluğa gittiği bir maç bu... Kaybı büyük...

Ancak Şükrü Saracoğlu stadı maçın bitimiyle ayağa kalkıp; siyah beyazlı takımı alkışlıyor...

Bir Beşiktaş’lı için önemli olan bu maç ve kazandığı bu değer...

Beşiktaş’ın rakip takım ve taraftar nezdindeki değerlerini esas bu maç temsil ediyor... Bu maçtaki değerler; Beşiktaş’ın baba Hakkı’sının, Süleyman Seba’sının kulübe vermeye çalıştığı değerler...

***

Bu sezonun gönüllerdeki şampiyonu belli... Beşiktaş...

Gerisi; kimin ligde en fazla puan alacağı sorusu... Ben Beşiktaş’lıyım...

Elbette Beşiktaş’ın şampiyon olmasını isterim...

Ama; centilmenliği son haftalarda elden bırakmaz; Bu sezon gönüllerin şampiyonu ünvanı alırsa; ben Beşiktaş’ı ayakta alkışlarım... Galatasaray’lı ve Fenerbahçe’li dostlar gibi...

Mesele bir hoş sada bırakmak şu gök kubbenin altında...

O sadanın siyah beyaz diye esmesi; şampiyonluklara ahlaki estetikler, etik keyifler, insani değerler katıyor...

*****

BENİ YALNIZLAŞTIRIP; YOK EDECEKLERİNİ SANANLAR VE BEŞİKTAŞ...

Hayatım boyunca;

Beni yalnızlaştırıp...

Kimsesiz ve desteksiz bırakıp...

Derin ve gizli organizasyonlar aracılığıyla toptan taarruz ederek “mesleki kariyerimi bitirmeye” çalışıyorlar...

***

Benim bu taarruzları planlayanlar ve yapanlar karşısında, doğru düzgün hiçbir somut desteğim, ittifakım, arkam ve koruyanım yok... Doğal olarak, derin ve gizli ittifaklarla yapılan bu operasyonların başarıya ulaşması bekleniyor...

***

Muhataplarım beni yalnız ve tek başına bıraktıklarında; operasyonu tereyağından kıl çeker gibi yapabileceklerini umuyorlar...

Oysa dün anlıyorum ki; beni yalnız bıraktıklarında; operasyonları başarma şansları pek kalmıyor...

***

Ben tek başınalığa ve yalnızlığa; alışkın bir kültürden geliyorum...

Bu yalnızlık ve tek başınalık, yıllarca “çoğunluğun başarı olarak addettiği zafer öykülerini içinde barındırmasa” da durum fark etmiyor benim için...

Buna da yoğun biçimde antrenmanlıyım...

***

Önceki gün fark ediyorum ki;

İlkokul birinci ve ikinci sınıftaki öğretmenim beni Beşiktaş’lı yaptıktan sonra; ben o ilkokulu bırakıp Kolej’e başlıyorum...

Kolej’in ilkokul üçüncü sınıfına başladığım; 1967 Eylül’ünden itibaren;

Ne ilkokulda okuduğum üçüncü, dördüncü, beşinci sınıflarda ve ilkokul mezuniyetinde...

Ne ortaokulda okuduğum birinci, ikinci, üçüncü sınıflarda ve ortaokul mezuniyetinde...

Ne lisede okuduğum birinci, ikinci, üçüncü sınıflarda ve lise mezuniyetinde...

Ne başka fakültelerde ve dershanelerde geçirdiğim aradaki iki yılda...

Ne de üniversitenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarında...

***

Tam on beş yıl hayatımın en değerli şeylerinden biri olan kulübümün; Beşiktaş’ın şampiyonluğunu göremiyorum...

Böyle bir mutluluğu sezon sonunda yaşayamıyorum...

İlkokul üçüncü sınıftan, eşimi tanıdığım üniversitenin son sınıfının sonuna kadar; Beşiktaş’ın şampiyonluğunu görmüyorum, tatmıyorum...

O güne kadar tek bildiğim ve yaşadığım şampiyonluklar, ilkokul birde ve ikide doğru düzgün Beşiktaş’ı içselleştiremeden, sahiplenemeden yaşadığım yarım yamalak şampiyonluklar...

*****

BİR YALNIZ KARTAL OLUYORUM... YALNIZ UÇTUKÇA YAŞIYORUM...

Şampiyonluk yaşanmadan geçen ilkokulda üç sene, ortaokul, lise, hatta üniversite; takımıma duyduğum tutkuyu azaltmıyor...

Yapayalnız kaldığım günler, aylar, yıllar olmasına karşın...

Rüzgarın tamamen başka yönlerden estiğini farketmeme rağmen...

Popüler olanın değiştiğini, şampiyon olanın moda olduğunu hissetmeme rağmen...

***

Tutkumdan, kulübümden ve renklerimden vazgeçmiyorum...

Bu söylendiği kadar kolay bir süreç olmuyor...

Önünde sonunda 8-9 yaşlarında bir çocuğum...

Ben de başkaları gibi sevinmek, kazanmak istiyorum...

10 yaşından 22 yaşına kadar, ergenliği, delikanlılığı, ilk gençliğimi yaşıyorum...

***

Deli gibi içimde dolaşan ve beni delikanlı yapan kan;

Şampiyonluklar yaşamak... Şampiyonlukları haykırmak, zaferler yaşamak ve onları sevdikleriyle paylaşmayı arzu ediyor...

Bunlar olmadığı günlerde; birileri yanınıza yaklaşıyor;

“Hala siyah beyaz renklere olan tutkunuzu sorgulamaya başlıyor...”

***

Ne ki; Hiçbir şey tutkumu, duruşumu ve hayata bakışımı değiştirmiyor...

Bir başıma, yalnız ve vakur...

15 yıla şamil bir zaman tünelinden geçiyorum...

Sorgulayanlar bilmiyorlar ki ben yalnızlığa alışkın hale geliyorum...

Artık ben yalnızlıktan, bir başınalıktan ilham alıyorum...

Bilmiyorlar ki ben bir yalnız kartal haline geliyorum...

Yalnızlık beni yok etmiyor...

Esas kalabalıklar ve sirkler sokulursam batacağımı hissediyorum...

Bir yalnız kartal oluyorum...

Yalnız uçtukça yaşıyorum...

Sürülerden uzaklaşıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Beethoven; çocukluk aşkıyla...
  2. Altın Kelebek ödülündeki Diriliş Ertuğrul dizisi olayının derin kodları...
  3. Aydın Doğan ve Altın Kelebek ödül töreni...
  4. 12 yaşındaki çocukla bakıcısının aşkından çıkan sanat...
  5. ‘Erkek bedeninin yükünü arzulayan kadın...’
  6. Leonard Cohen; anlarız ki bir gün herkes yeniliyordur...
  7. Hollywood’daki ‘Proje’ sanatçıların; Trump’a hakaret kampanyalarındaki gizli misyon...
  8. Kadın tacizlerinden medet uman Amerikan medyasının rezil olduğu seçim...
  9. Mandela’nın hayatı ve efsane sözleri...
  10. Amerikan derin devletinden seçime saatler kala gelen kritik mesaj...“Hillary temiz...”

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.