Fatih Karaca evlendi...
.
Dört yıldır; “Mutlaka baba ol” diyordum ona...
Çocukluk arkadaşımdı...
Ankara Kolej’inde aynı yıllarda okumuştuk...
Benden bir yaş küçük; bir sınıf gerideydi...
İlkokul, orta okul liseyi bir yıl arayla okuduk...
O biraz sağcıydı...
Ben biraz solcu...
***
Yıllar sonra karşıma 35’li yaşlarımızda Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı olarak çıktı...
O televizyonlara ceza kesen RTÜK’ün Başkanı’ydı...
Ben SHOW’un genel yayın yönetmeni...
Sürekli uyarı ve kapatma cezası yemekten sıtkım sıyrılmıştı...
O zamanlar çok kızardım ona...
Ama bir şey oldu mu; yine de onla konuşurdum...
***
Sonra ben televizyondan o RTÜK Başkanlığı’ndan ayrıldı...
Çıplak, eldivensiz, eskisi gibi kaldık...
Kanaltürk medya grubunun başındaydı İstanbul’a geldiğinde...
Ben de CNN’de program yapıyordum...
İstanbul’daki ilk aylarıydı...
Gustosuna ve janrına uygun bir öğle yemeği mekanı arıyordu...
-“Gel seni Paper Moon’a götüreyim, seversin orayı, servisini ve havasını...” dedim...
Paper Moon tam istediği gibi bir mekandı...
Müdavimi oldu...
Gün geldi ben Paper Moon’a gitmedim; o gitmeye devam etti...
***
Sonra Kanaltürk grubundan ayrıldı...
Kısa bir süre onun kanalına “Spor programı yorumculuğu” yapmıştım...
“O programın muhitinin bana göre olmadığını” anladığımda; kopmuştum...
Ama ne kanaldan ayrıldığımda, ne RTÜK Başkanı’yken ona kızdığımda, arkadaşlığımız hiç bozulmadı...
En zor günlerimizde birbirimize insanca ve arkadaşça manevi destek olmaya çalıştık...
Haftada bir öğle yemeklerimiz hiç aksamadı sürdü gitti...
***
Çocuklarımı Kolej’e yazdırırken; bütün Ankara Kolej’ini ayağa kaldırdı...
Bir gün içerisinde çocuklar Kolej’li oldular...
Çocuklarımdan uzak kaldığım günlerde; yanı başımda onun dost elini buldum...
Hiç unutmadım çocuklarım için yaptığı dostluğu...
***
O günden beri de ne zaman buluşsak aynı şeyi söyledim durdum;
-“50 yaşını geçiyorsun... Evlen ve çocuk sahibi ol...” diye...
O bana günlük olaylardan ve gelişmelerden söz açtıkça ben ona “özel hayatından ve aile kurup kurmayacağından” söz ediyordum...,
Benim gibi; mesleki başarıya koşullanmış bir hayatın esiri olduğunun farkındaydım...
Bizi biraz yanlış kodlamışlardı...
“Mesleki başarı, mesleki başarı...” hayatın diğer gerçek başarılarını ıskalamaya başlamıştık...
Başarı ölçüsü olarak “mesleki başarıyı” biliyor, başka bir şeyi görmüyorduk...
***
Oysa hayatımın son altı yılında; yaşamın bambaşka “başarı öykülerini” görmeye başlamıştım...
Doğan çocuklarla beraber hayatımı sıfırlamış; temize çekmeye başlamış ve yepyeni bir dünya yaratmıştım...
Artık ne siyasetin bitmek bilmez kavgaları, ne mesleki ayak oyunları, ne de ‘kariyerde başarı’ adı altında oynanan orta oyunu beni etkisi altına almaz olmuştu...
***
Hayata daha reel, daha sahici, daha gerçek değerlerle bakıyordum...
Gerçek ve sahici şeyler, değerler, hayatıma daha fazla egemen olmaya başlamıştı...
“Erkek olmanın” mahallede kovboyculuk oynamakla eşdeğer olduğunu, kadın olmanın “insan yetiştirmedeki etkisinin” inkar edilmez bir farklılık yarattığını anlamaya başlamıştım...
***
Vakt-i zamanında küçümsediğim şeylerin “değerli”, gözümde büyüttüğüm şeylerin “kof” olduğunu hissediyordum bir süredir...
Onun için arkadaşım; “Türkiye’yi kurtarmaya kalktıkça; ben kişisel durumunu ne yapacağını” sormaya başlıyordum...
***
İki gün önce telefon açtı;
-“Ben evleniyorum” dedi...
Hazırlıkları yaptık oteli ayarladık...
Aile içinde sıcak, sevecen, minik bir nikah kıydık...
Erkek kardeşi, eşi, gelinin kız kardeşi, eşi ve küçük oğulları Ankara’dan geldiler...
Nikah şahidi olarak da aile dışından Fehmi Koru’yla, ben seçildik...
RTÜK Başkanı, farklı medya gruplarının sahibi, bir zamanlar ortağı ve Başkanı Fatih Karaca’nın; Sevgi Sara’yla nikah töreni böyle gerçekleşti...
Sıcak, sempatik ve şatafatsız bir sadelik hakimdi nikaha...
***
Yaşamım boyunca çok kazık yedim...
Çok operasyon, çok haksızlıklar gördüm... Çok büyük günahlara girdiler...
Hepsini bir süre sonra “Allah affetsin...” dedim geçtim...
Hayatımın turnusol kağıdı ise altı yıl önce çocuklar oldu...
Onların “masum ahını alanları”, affetsem de derinlerden ve yürekten o insanları Allah’a havale ettim...
***
Masum çocukların masum hayatlarına “katkı sağlayanları, iyilik edenleri, onların mütevazı yaşamlarını zenginleştirenleri” hiç unutmadım...
İnsanları; kalibrelerini ve değerlerini “masum çocuklara gösterdikleri katkılara, değerlere ve kalleşliklere ‘göre’, değerlendirdim...”
Hayattaki en önemli insani başarı ölçütünün bu olduğunu düşünüyorum...
Çoluklu, çocuklu sonsuz mutluluklarla dolu bir evlilik nasip etsin Allah; Sevgi Sara ve Fatih Karaca’ya...
*****
TÜRKİYE’DE ALTERNATİF SOL LİDER Mİ ÇIKAR, SAĞ LİDER Mİ?..
Yunan seçimleri; Türkiye’de yeni bir tartışmayı başlatıyor...
Çipras gibi, bir sol lider Türkiye’de alternatif olarak çıkıp; Başbakan’lığa doğru gider mi?..
***
Selahattin Demirtaş bu konuda adı ilk ortaya atılan isim...
Selahattin Demirtaş’ın da özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eşiyle çizdiği portre, Çipras’ın portresine benziyor...
Demirtaş da Çipras gibi; Amerika tarafından “olumsuz” karşılanmayan, sempatiyle baktılan bir isim...
Bu noktadan Demirtaş’ın şansı açık olabilir...
***
Ancak konu birinci parti ve Başbakanlık oldu mu; Türkiye ile Yunanistan arasında önemli bir farklılık var...
Yunanistan’da genel eğilim sol ağırlıklı...
Oyların yüzde 60’ı sol tandanslı...
Türkiye’de ise durum tam tersi...
Oyların yüzde 60’ı sağ tandanslı Türkiye’de...
***
Bu şartlarda olağandışı durumlar hariç; Türkiye’nin alternatif lideri soldan değil, sağdan olursa Başbakan’lığa yakın olur...
Soldan çıkan aday ancak sağ bölünürse Türkiye’de Başbakan’lığı hedefleyebilir...
Aksi halde muhalefet lideri olmanın ötesine geçemez...