Fatih Altaylı’nın Aziz Yıldırım’ı Federasyon Başkanlığı’na önermesi...
.
Geçen hafta gözlerime inanamadığım bir röportaj okuyorum...
Röportajı Fatih Altaylı veriyor...
Söylediği söz; röportajın manşetine çekiliyor...
Altaylı; “Futbol Federasyonu Başkanlığı için en uygun adayının Aziz Yıldırım olduğunu” söylüyor...
***
Birkaç yıl önce kendisinin; kendi stadında; “Ali Sami Yen’in şeref tribününde; Aziz Yıldırım’ın adamlarının saldırısına uğradığını” söyleyen; “bu olayda eşkiyaya pabuç bırakmayacağı” gibi iddialı sözler sarfeden bir kişi Fatih Altaylı...
***
Aziz Yıldırım’ın futbol yöneticiliğiyle ilgili yazdığı öyle ağır yazılar bulunuyor ki; bunların onda birini kaleme almaktan zinhar imtina ederim...
İnsan değişebilir...
Veya eleştirdiği insan değişebilir...
Bunlar olabilir...
Ancak; bu kadar ağır ve okkalı laflar ettikten sonra; aynı “Aziz Yıldırım’ı bu kez Futbol Federasyonu Başkanı” olarak önerebilmek için, önemli bir şeylerin değişmiş olması gerekiyor...
***
Evet bir şeyler değişiyor...
Ancak bu değişiklik, Aziz Yıldırım’ın futbola bakışındaki bir değişiklik değil...
Aziz Yıldırım; “Fenerbahçe ve Galatasaray’ın havuzdan kazanacağı parada” bugüne kadarkilerin de ötesinde bir özel statüye sahip olmalarını arzuluyor...
Anadolu kulüpleri, Beşiktaş ve Trabzonspor’u dibe iterek; “aslan payını da aşarak, daha özel bir miktar almasını” istiyor...
***
Fatih Altaylı’nın bir zamanlar evim dediği Ali Sami Yen’de; kendisine saldıranları dolaylı olarak teşvik ettiğini ima ettiği, eşkiyalığa prim tanıdığı için suçladığı Aziz Yıldırım’a karşı tavrının değişmesindeki esas neden bu...
***
Anadolu kulüplerini, Beşiktaş’ı, Trabzon’u, aşağı itip, “benim decoder alan taraftar sayım daha fazla diyerek”, “varolan özel statüyü bile değiştirmek isteyen”lerin ittifakı bu...
Bu acayip ittifakı görünce, geçtiğimiz yıl kulüplere miktarları teker teker ortaya çıkartıyorum...
Geçen yıl Fenerbahçe şampiyon kulüp olarak 84 milyon lira para alıyor; Federasyon’un tespiti ve onayıyla yayıncı kuruluş Digitürk’ten... Galatasaray aynı şampiyonluk sayısında olduğundan ve ligi ikinci bitirdiğinden 82 milyon lira kazanıyor...
***
Digitürk’ten alınacak paralar, şampiyonluk sayısı, puan durumu ve kazanılan maçlarla direkt orantılı olduğundan, bu noktada 19’ar şampiyonluk sahibi olan; Fenerbahçe ve Galatasaray; zaten aslan payına sahip oluyorlar...
Beşiktaş 13 şampiyonlukla üçüncü sırada...
Trabzon'un 6 şampiyonluğu, Bursa’nın bir şampiyonluğu olduğundan; Digitürk’ten çok daha az para alıyorlar...
Beşiktaş geçen yıl 68 milyon lirada kalıyor...
Bursa geçen yılki puanlarına göre 40; Kasımpaşa 40, Trabzon 37 milyon lira alabiliyor...
***
Aynı ligde aynı şampiyonluk mücadelesi veren dört büyüklerden Fenerbahçe ve Galatasaray 80-82 milyon sınırına ulaşırken; Trabzonspor bu rakamın yarısından azında; sadece 37 milyon lirada kalıyor...
Şu andaki statü işletildiğinde şimdiden bu fark oluşuyor takımlar arasında...
Her şeye rağmen bu adil bir fark...
Kazanılan şampiyonluklar ve o sezondaki galibiyetler ve puanlara göre belirleniyor...
***
Ancak bu takımlar bir sonraki sezon da aynı ligde mücadele ediyorlar...
Digitürk gelirleri açısından arada iki mislinden fazla fark var...
Beşiktaş’la fark 15 milyon lira...
Bu kulüpler aynı ligde mücadele edecek yeni takımlarını, transferlerini, bu gelirler üzerinden yapacaklar...
Aziz Yıldırım ve Fatih Altaylı; aradaki bu gelir farkını da yeterli görmüyor; “decoder alan seyirci sayısının da baz alınacağı daha yüksek bir miktar” istiyorlar...
***
Oysa Türkiye’de milleti, hayatı ve toplumu bütünleştirici ve birleştirici kimliğiyle, nadir unsurdan biri olarak “toplumsal lehim” vazifesi gören “futbol” daha da eşitsiz hale getiremez...
Böyle bir eşitsizlik ve adaletsizlik; “ligi ve futbolu bitirir ve katleder” bunda her iki kişi bir beis görmüyorlar...
***
Aslında Fatih Altaylı’nın Aziz Yıldırım’ı Federasyon Başkan’lığına önermesi bir çelişki değil...
Aynı anlayışın tezahürü iki yönetici de...
Aralarında mazide kalmış olan kavga; “aynı anlayışın, aynı sistematiğin, güçlünün güçsüzü ezmesi stratejisinin benzer tezahürünün arızi bir çelişkisi...”
Acımasız ve adaletsiz bir sistemin oluşması temelinde birlikte yürüyorlar...
Anayasa’nın sosyal devlet ilkesini, hiçe sayarak...
***
Birbirlerini Federasyon Başkanlığı için önermeleri;
Fenerbahçe-Galatasaray dostluğunu değil...
Aynı tip yönetici ittifakının; “Türk futbolunu nerelere götürebileceğinin” bir vesikası niteliği taşıyor...
*****
ÇARŞI’YA DECODER SAYISI ÜZERİNDEN BEDEL BİÇMEK; YAKIŞIYOR MU SİZE?..
Çarşı’nın yıllar önce tribünlere astığı o zamanki Beşiktaş yönetimlerini de kızdıran bir sloganı vardı...
-“Biz müşteri değiliz... Taraftarız biz...”
***
Hayat yıllar içerisinde; Çarşı’nın nasıl bir taraftar ve oluşum olduğunu, tüm Türkiye’ye gösteriyor...
Bugün kelle sayısıyla “Digitürk’ten para isteyen” insanlar da hayatın başka gerçeklerini görüyorlar...
Ne var ki; insanoğlu eline güç geçtiğine inandığında; hidayete erdiği günleri çabuk unutuyor...
Yine ve yeniden; “Ben en büyüğüm... Benden başka büyük yok...” diyor...
***
Büyük olmak ve sadece kendisinin büyük olduğuna inanmak...
İnsanın böyle olmadığını anlamasına “bazen koskoca bir ömür yetmiyor...”
*****
ÇARŞI VE BEŞİKTAŞ EN SEVİLEN MARKA... TERSİNİ SÖYLEYEBİLİR MİSİNİZ?..
Decoder alan taraftar sayısında en yüksek olduğunu söyleyenler; acaba tespiti “neden en sevilen takım” üzerinden yapmıyorlar?..
***
Böyle olursa, “en sevilen takım” açık ara Beşiktaş...
En sevilen taraftar grubu Çarşı olacak...
Bizzat Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarları kendi kulüplerinin hemen arkasından Çarşı’yı ve Beşiktaş’ı en sevdikleri listesinin ikinci sırasına yerleştirecekler...
***
En sevilen marka sıralamasında Beşiktaş ve Çarşı, ezeli iki rakibinin çok önünde yer alacak...
Neden?..
Çünkü Fenerbahçe’li sayısı kadar futbolsever; Fenerbahçe maçlarını seyretmek isteyecek... Bir o kadar Galatasaray’lı da Fenerbahçe maçlarını izlemekten nefret edecek...
Veya tam tersi...
Galatasaray’lı sayısı kadar futbolsever; Galatasaray maçlarını izleyecek... Bir o kadar Fenerbahçe’li de bu maçlardan nefret edecek; hiç izlemeyecek...
***
Her iki taraftar kitlesi kimin maçlarında kısmi olarak buluşacak?..
Hangi tribün markasını “kendinden bir parça sayacak?..”
Bunlara Beşiktaş ve Çarşı demeyecek futbol yöneticisi var mıdır?..
Bu gerçekleri de düşündü mü acaba futbolun yeni şövalyeleri?..