Çocukluğunuzla yüzleşmediğiniz hayat yarım kalmış bir hayattır...
.
Hank Palmer, kimin suçlu, kimin masum olduğuna bakmadan müvekkillerini ustaca savunan ve tuttuğunu koparan bir avukattır...
- "Savunduğun bütün müvekkillerin suçlu..." diyen meslektaşına şöyle cevap verir:
- "Masumların beni avukat olarak tutmaya paraları yetmiyor..."
Cüretkar, kural tanımaz ve snob'dur...
Ne ki "muhteşem bir karım var" diye övünmesine rağmen hayatı göstermek istediği kadar müthiş ve mükemmel değildir...
Karısı önemsenmediğini, dikkate alınmadığını ve yalnız kaldığını düşünerek lise aşkıyla ilişkiye girmiştir...
Hank Palmer boşanmak üzeredir ve küçük kızının kimde kalacağı karısıyla arasında önemli bir tartışma konusudur...
***
Bir duruşmanın karar anında cep telefonu çalar ve annesinin öldüğü haberi gelir...
Ünlü avukatın babası; sert, otoriter, dediğim dedik, hoşgörü eşiği eksik, inatçı; ancak 42 yıldır mesleğini başarıyla yapan dürüst bir hakimdir...
Hank Palmer'ın gözünde; küçük kızına söylediği gibi; "babası artık yoktur ve onun gözünde çoktan ölmüştür..."
Annesinin ölüm haberini alınca, apar topar doğduğu kente gidecektir...
Uzun zamandır kendi yolunu çizmiştir...
Doğduğu büyüdüğü yerleri ve ailesini hiç ziyaret etmemiş, annesi onun "evine hiç dönmeyişinin sorumlusu olarak otoriter babasını" görmüş, onu suçlamıştır...
***
Hakim olan babasıyla, avukat olan oğlu doğru düzgün konuşmazlar birbirleriyle...
Aralarındaki sorun bitmeyecekmiş gibi görünür...
O kadar ki babası; oğlunun evliliğinin bitmesini bile alaya alacaktır...
Palmer'ın iki erkek kardeşi babalarıyla kardeşleri arasında duygusal olarak sıkışıp kalmış durumdadır...
Hakim babayla avukat oğlunun yolunu kader bir kez daha, üstelik çok dramatik bir şekilde kesiştirir...
Hakim babanın; annesinin öldüğü gün yaptığı trafik kazasında bir adamı kasten öldürdüğü iddia edilir...
Bu çıkmaz davanın savunmasını oğlu yapacak ve babayla oğul yıllar sonra, avukat ve müvekkil olarak birbirlerine karşı biriktirdikleri bütün öfkeleriyle yüzleşeceklerdir...
***
İki saat yirmi dakika sürüyor The Judge (Hakim) filmi...
Teknoloji harikası Iron Man ile görsel efekt mucizesi Sherlock Holmes filmlerinin kahramanı Robert Downey Jr. nihayet ismine yakışır bir dramla karşımıza çıkıyor...
Hakim karakterini yılların ustalığıyla Robert Duvall oynuyor...
Film Oscar ödüllerinin ilk ayağı sayılan Toronto Festivali'nde dünya prömiyerini açılış filmi olarak çok iddialı yapıyor...
***
Filmin oyunculuk kadar iddialı olduğu yer senaryosu ve içeriği...
Şatafatlı ve gösterişli bireysel başarıların altında yatan baba-oğul, aile-çocuk dramını çok başarılı bir dokunuşla işliyor yönetmen David Dobkin ve senaryo yazarı Nick Schenk...
Filmlerle ilgili bir sürü kıymet-i kendinden menkul eleştiriyle karşılaşırsınız...
Oysa;
Gönül gözünüz ne kadar açıksa...
Hayatı anlamlandıracak bilgi birikimine ne ölçüde sahipseniz...
Filmi doğru okuyacak derinliği kavramakta ne kadar ustaysanız...
İzlediğiniz filmin muhteşemliği de o derece alımlı olur gözünüzde...
***
Çocukluğunuzla; anneniz ve babanızla, hayatınızın ilk yıllarının gerçek bir yüzleşmesini yapmadan hayatı bitirirseniz, eksik ve yarım yaşamış olursunuz yaşamınızı...
Duygu ve davranışlarınızın altında, çocukluk yıllarında anne ve babanızla yaşadığınız ilişkilerin kimyası yatar...
Bu kimyayı çözmeden, kendinizi ve hayatınızı çözemezsiniz...
Yaşamınızı belirleyen "kader" yıllarınızla yüzleşmek sizi ne kadar acıtırsa acıtsın, büyümeniz için gereklidir ve şarttır...
***
Eğer büyümek istiyorsanız, çocukluk yıllarınızla, aile ilişkilerinizle, anne ve babanızla yaşadıklarınızla yüzleşmelisiniz...
Acı çekeceksiniz...
Öfkeleneceksiniz...
Affedeceksiniz...
Af dileyeceksiniz...
Sonunda hafifleyeceksiniz...
Bilgeleşeceksiniz...
Ve nihayet büyüyeceksiniz...
Kendini çok başarılı bir avukat zanneden, kendi başına buyruk genç bir erkeğin büyümesinin öyküsüdür Judge (Hakim) filmi...
140 dakikaklık film böyle bir konu için ne uzun ne de kısa...
Hiç sıkılmadan, hiç bıkmadan izliyor ve dolu dolu çıkıyorsunuz salondan...
Büyümüş olarak...
*****
GALATASARAY'A HİKMET KAHRAMAN'I GETİRİN...
Eğer Prandelli kibar kibar gitmek istiyorsa...
Eğer sözleşmesinin sonuna kadar "yasal hakkı görünen tazminatı" almanın gerçekten hakkı olmadığını biliyorsa...
Eğer Galatasaray'ın yeni yönetimi Mayıs 2015'te kongre yapıp, kulübü yönetecek yeni bir kadroya Galatasaray'ı teslim etmeyi aklından geçiriyorsa...
Eğer Galatasaray, bu kriz günlerinden usul usul sıyrılmayı düşünüyorsa...
Eğer Galatasaray dibe vurduğu görülen kadronun ve performansın yeni bir heyecanla, başarıya aç, genç ve dinamik bir sinerjiyle ayağa kalkacağına inanıyorsa...
Futbol takımının teknik direktörlüğüne bu sezon sonuna kadar geçerli olmak üzere Hikmet Kahraman'ı getirmeli...
***
Hikmet Kahraman hırsıyla, kazanma arzusu ve kişisel çabasıyla hak ettiği yere gelen bir teknik direktör...
Galatasaray'a yakınlığı biliniyor...
Futbolu enerjik, taktiği rakibe ve şartlara göre esnek...
Türkiye'de oynanan futbolu dibine kadar biliyor, rakipleri tanıyor, heyecanı azami noktaya çıkartabiliyor...
Motivasyon eksikliği çeken...
Paraya ve başarıya doymuş görünen...
Kadrosu çok kalabalık...
Oynayacak futbolcusu çok az olan böyle bir takımın bu sezon için şifası Hikmet Kahraman'dır...
Hikmet Kahraman bu sezon Galatasaray'da kendini gösterirse gelecek sezon da devam eder...
Başarı gelmese de bir şey fark etmez...
Her halükarda gelecek sezona genç ve dinamik futbolculardan oluşan bir Galatasaray bırakacaktır...
Yeni gelecek Hoca'ya miras...