Vahide Perçin Hürrem olamadı
.
Meryem Uzerli’nin Muhteşem Yüzyıl’dan ayrılmasının ardından yeni sezonu merakla bekliyorduk. Günler öncesinden sokakta konuşmalar başlamıştı. “Aslında ben Meryem için izliyordum. Şimdi onsuz nasıl izleyeceğim” cümlesi özellikle her kadının ağzından düşmeyen bir cümle haline gelmişti. Bana kalırsa yapılan tanıtımlar Hürrem’den çok şehzadeleri konuşacağımızın sinyalini de veriyordu. Çarşamba akşamı dizi yeni sezonunu açtı. Tabii ki hepimiz yeni Hürrem’i yani Vahide Perçin’i merakla bekliyorduk. Biliyorum işi çok zor. Üç sezon başka bir oyuncunun hayat verdiği, üstelik bu kadar çok sevilen bir oyuncunun yerine geldiği için çok tepki çekecekti. Ama ben önyargısız oturdum ekran karşısına. Çünkü biliyordum, Vahide Perçin çok iyi bir oyuncuydu. Fakat daha ilk sahneden izleyiciye gol attı. Hürrem, ihtiras, tutku, hırs ve aşk dolu bir karakterdi. Ama olgunlaşmış Hürrem naifti. Kazanan oydu ama ifadesine baksanız mazlum gibiydi. Bir yanda Hürrem’in iblis olduğu konuşulurken, diğer tarafta Perçin’in Hürrem yorumunda naif bir kadın vardı. Kanuni’yle sahnelerinde eskiden aşk ve tutku akardı. Şimdi sanki abla kardeş sohbet ediyor gibiydiler. Hürrem’in kudretinin yerinde yeller esiyordu. Bence bu yorum Hürrem karakterine de ihanetti. Hürrem’den boşalan kudreti Mihrimah Sultan sırtlanmıştı. Vahide Perçin, kusura bakmasın ama Hürrem olmadı, olamadı. Gelelim şehzadelere… İşte bu konuda ekibin ellerine sağlık… Hepsi birbirinden iyiydi. Engin Öztürk, sarı Selim, Aras Bulut İynemli de Bayezid olduğuna bizi inandırdı. Ama Tolga Sarıtaş o kadar iyi bir Cihangir olmuştu ki, gözümü ondan alamadım. Hele kılıç kuşanma sahnesini içim acıyarak izledim. Merve Boluğur, bize “Madem bir Hürrem sorunu var. Merak etmeyin ben bu boşluğu dolduracağım” sinyalini fazlasıyla verdi. Kısacası, Muhteşem Yüzyıl’ı merakla izledik ve dizi çok iyi bir reytingle başladı. Bence izlemeye de devam edeceğiz. Hikâye daha yeni başlıyor. Ama ilk bölüm için fazlasıyla düşüktü. Hangi şehzade seçilecek sorusu 2.5 saat bizi ekran karşısına dikti. O nedenle hikâyeleri biraz daha açıp, entrikayı artırmaları gerek…
Mantık hataları “Aramızda Kalsın”
Uzun zamandır bir aile komedisi izlemek istediğimi dile getiriyordum. O nedenle Uğur Yücel, Binnur Kaya, Gökçe Bahadır ve Caner Cindoruk’un rol aldığı Aramızda Kalsın beni çok heyecanlandırdı. Fakat perşembe akşamı başlayan dizi beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadar iyi bir kadronun sanki bir günde yazılmış, özensiz bir senaryoyla karşımıza çıkmasına şaşırdım. Zaten dizinin yarısından fazlası otobüste geçti. Dizideki mantık hatalarını da anlamadım gitti. Efendim, Yadigâr kocasının kendisini aldatmasının ardından kendisini istemeyen babasının evine gider. Sandıkta bir mektup bulur.
Annesi kan kardeşi Hüsne’ye kızı Yadigâr’ı emanet etmiş, bir de zor durumda kalırsa sahip çıkması için bir emanet bıraktığını yazmıştır. İşte bu mektup Yadigar’ı çocuklarıyla beraber İstanbul yollarına düşürür. Madem bu mektubu annesi yazdı, o mektup neden Hüsne’de değil? O evde ne arıyor? Ortalıkta bir emanet lafı geçiyor ama mektup Gaziantep’teki evde… O zaman Hüsne durumu nereden biliyor? Bence burada bir mantık hatası vardı. Ayrıca Uğur Yücel’in et lokantası zor durumda. Bahtiyar, dizide etin doktoru olduğunu söylüyor. Öyleyse neden mutfağa girmiyor da, İtalya’da şef olan Civan’a bel bağlanıyor? Bunu anlamak mümkün değil.
Neyse, son derece akmayan, sıkıcı ve ortam sesine boğulduğumuz bir bölüm olmasına rağmen oyunculuklar çok iyiydi. Özellikle Binnur Kaya’nın performansını çok beğendim. Dizi Tüm Kişiler’de 3.52’yle 7’inci, AB’de 4.07’yle 4’üncü oldu. İlk bölümü beğenmedim ama ikinci bölümü merakla bekliyorum. Umarım sorularıma cevap bulacağım bir dizi olur ve güzel bir aile komedisi izleriz.