Sen Benimsin gün değiştirdi
.
Sen Benimsin dizisi tanıtımlarıyla bu yazın en iddialın işi olabilecek gibi görünüyordu. Açıkçası ekranda arz-ı endam edecek pek çok işi geride bırakacak öyküye de sahipti. Yeni Asmalı Konak olmaya aday bir öyküsü vardı. Ancak ilk bölümün 20 dakikasında bizim o aşka, tutkuya girmemiz, inanmamız gerekliydi. Peki, ne oldu? Ejder ve Nağme, bir klip eşliğinde bir ay aşk yaşadılar. Ne ara aşık oldular, birbirilerini sevdiler, evlenme noktasına geldiler anlamadık. Anlamadığımız için inanmadık. Üstelik Ejder, Sen Benimsin diyecek kahramanımız Nağme’ye bir türlü güven veremedi. Baksanıza daha 4 bölüm yayınlandı ama kaç defa evi terk etti. Çünkü ortada bir tutku görmedik. Bir işi seyirciye baştan inandıramazsanız, sonrası zor olur. Şimdi dizi pazar akşamına alındı. Umarım bundan sonra seyirciyi yakalar. Ama bu işe baştan yazık edildi. Bu devirde türün önemi artık kalmadı. Aşk masalını iyi anlattığınızda izleniyorsunuz. Ortada aşk var, çatışma var ve ekranda aşk masalsı anlatılamadı.
İnadına Aşk’ta Çınar süper ağabey olmuş
Açelya Topaloğlu ve Can Yaman’ın başrolünü oynadığı İnadına Aşk, ikinci bölümüyle beni çok eğlendirdi. Ama Defne ve Yalın arasındaki inat biraz daha sürmeli... İkinci bölümden Yalın, Defne’den hoşlandığını anlamamalıydı. Çünkü onların kimyası tutmuş ve atışmaları hikâyeyi daha diri kılacaktır. Çınar, bugüne kadar gördüğüm en şahane Karadenizli ağabey modeli. Hem ortalığı yıkıyor, hem de kardeşi üzülünce gerçekten onun bir damla gözyaşı akıtmaması için çabalıyor. Ekranda muhafazakarlıkla ağabeylik arasından kalan bir karakter olmasını sevdim. Ben üçüncü bölümü merakla bekliyorum. Umarım bu tansiyon devam eder.