Şahane Damat “Pes” dedirtti
.
Sinegraf-Osman Sınav’ın yapımcılığını, Ayşe Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem’in senaristliğini, Aytuğ Yargıç’ın müziklerini ve Raşit Çelikezer’in yönetmenliğini üstlendiği Şahane Damat, salı akşamı Star TV’de başladı. Burcu Özberk, Ali Ersan Duru, Mesut Yılmaz, Hande Kaptan, Anıl İlter, Leyla Göksun, Köksal Engür, Selen Uçer, Mert Carim, Binnur Şerbetçioğlu, Selim Gürata, Ebru Nil Aydın, Erhan Yazıcıoğlu ve Nükhet Duru’nun başrollerini oynadığı dizi Tüm Kişiler’de 2.71 reytingle 12’nci, AB’de 2.22’yle 19’uncu, ABC1’de 2.63’le 13’üncü oldu. Sonuçta gün birincisi olsaydı da, bir şey değişmeyecekti. Uzunca bir süredir Dizi Doktoru köşesiyle karşınızdayım. Bugüne kadar çok beğendiğim projelerde, hiç beğenmeğim işlerde oldu. Ancak beğenmediğim projeleri bile “doktor” adıyla yazdığım için hep pozitif taraflarını, kurtarılabilir ve tedavi edilebilir yanlarını yazmaya çalıştım. Ancak Şahane Damat’ı izlerken, bugüne kadar hakkında kötü eleştiri yazdığım herkesi arayıp özür dilemek istedim. Uzunca bir süre şaka olduğunu düşündüm ve bu kadarına “pes” dedim. Daha da acısı kendimi izleyici olarak salak yerine konulmuş gibi hissettim.
Düşünce komik olmuyor
Neresinden başlasam, nasıl anlatsam bilemedim ama bu projenin en elle tutulur yanı senaryosu olabilirmiş. Belki özenilse çok daha iyi bir yaz işi senaryosu çıkabilirmiş. O kadar kötü arasında bir nebze buna tutunmak istedim. Bir gazetede asgari ücretten hallice maaşa burç yorumları yazan Melike’nin Almanya’da yaşayan ailesine söylediği yalanları ve kaderini değiştirme hikâyesini anlatan projenin uygulaması ise bugün bu yazıyı olumsuz ibreye döndürdü. Kendimi 1980’li yılların başındayız ve dizilerle yeni tanışıyoruz gibi hissetmeme neden oldu. Melike gazeteci ama çalıştığı ortamın bir gazeteyle alakası yok. Öyle bir magazin müdürünü bu ülkede bulamazsınız. Burç yorumlarını eskiden, 10-15 sene önce stajyerler yazardı. Ancak bugün her gazetenin bir astroloğu var. Yani Melike’nin yazması mümkün değil! Kaldı ki, 5 dakika içinde 5 kez düşen bir kızın o gazeteden kovulmaması mümkün değil! Araya dip not; Melike düşünce komik olmuyor. Artık birinin düşmesine gülmeyen bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Düşmeye güleceksek, onun durum içinde komik olması gerekiyor. Kendisini oradan oraya atan kişi komik değil, karikatür oluyor. Hele o düşme efektli müzikler olayı iyice işin içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Olmamışlık kokuyordu
Mehmet estetik cerrah, yakışıklı ve magazin müdürü bir sevgilisi var. Bu kadar gücü varken, Melike kaçıyor ve o kovalıyor. Omzuna atıp dışarıya atıyor. Oysa sevgilisine söylese Melike kovulur ve aralarında çok daha gerçek bir çatışma olurdu. Çünkü bu ülkede sırf o kişi istedi diye kovulan o kadar çok gazeteci var ki... Erhan Yazıcıoğlu, o kadar eski bir oyunculuk biçimi sergilemişti ki, haklı 40 yıl öncesinde kalmış gibiydi. İşin Almanya ayağı için söyleyecek kelime bulamıyorum. Kocaman bir “olmamışlık” kokuyordu. Tam karşılarında Olgun Toker, Mahir karakteriyle bir Almancı’yı oynayıp harikalar yaratırken, “Alamancı”lığa tutunan bir iş gerçekten çok eskide kaldı. Dizi 1980 sit-com bakışıyla çekilmiş romantik komedi ama vodviller silsilesiydi. Çok net bir gerçek var ki, bu projede kimse birbirini anlamamış. Aksi taktirde böyle bir işin çıkması mümkün değildi.
Nükhet Duru neden müdahale etmedi?
En büyük eleştirilerimden biri sanat yönetimine... Erhan Yazıcıoğlu’nu yeşil ortama sokarken, kostüm tasarımcısıyla beraber ona yeşil kıyafet nasıl giydirdiler? Yönetmen monitörden onu hiç mi görmedi? Nükhet Duru’nun hastanede yoğum bakımdan çıktığı anda kafasındaki yapma çiçekler neyi ifade ediyordu? Hadi sanat ve kostüm bunu yaptı, yönetmen çekti, Nükhet Duru nasıl müdahale etmedi? Tahsin kim? Gazeteci maaşıyla nasıl öyle bir evde yaşayabiliyor? Neden her dizide bir Koriş yaratma hevesi var? Bu dizi ne anlatıyor? Çözümü bu kadar kolay bir işte daha gerçek sebeplere neden tutunmuyor? Kafamda deli sorular ve Binnur Şerbetçioğlu’nun finaldeki koşuşuyla televizyonu kapattım ve bunun kötü bir kabus olduğuna inanmak istedim. Bu tip bir işin televizyonculuğu yükseltmek yerine aşağı çektiğine inanıyorum. Artık ekranlarda da zamanın ruhunu yakalayan işler olması gerektiğine inanıyorum.