Meleklerin Aşkı bu yazın en farklı işi
.
Süreç Film-İnci Gündoğdu, İsmail Gündoğdu’nun yapımcılığını, Jingle TV’nin müziklerini, hikaye, senaryo ve yönetmenliğini Ersoy Güler’in üstlendiği Meleklerin Aşkı, perşembe akşamı Show TV’de başladı. Oya Başar, Gülper Özdemir, Berkay Hardal, Didem Balçın, Toygan Avanoğlu, Alihan Aracı, Serkan Kuru, Rümeysa Arslan, Özlem Mahmutoğlu, Ebrar Alya Demirbilek, Deniz Kaynak, Arda Adil Görgen’in rol aldığı dizi; Tüm Kişiler’de 3.28 reytingle zirveye otururken, AB’de 2.98’le 2’nci oldu. Tekrarı da reyting sıralamasında kendisini takip etti. Dizi tekrarıyla bile aynı gün, aynı saatte Star TV’de başlayan Geleceğin Starı’na büyük fark attı. Öncelikle dizinin jeneriğini duyduğum an Aşk Yeniden başlıyor zannettiğimi itiraf etmeliyim. Müziği, jenerik tasarımı fazlasıyla benziyordu. Fakat iş konusuna gelince bugüne kadar izlediğimiz tüm romantik komedilerden farklı bir yere koyarım Meleklerin Aşkı’nı... Çünkü bu defa sakar, sevimli, iyilik abidesi taraf kadın değil erkekti. O nedenle romantik komedilerde ezber bozdu. İstanbul’da aşırı yağmurlu bir gecede bir kadın oğlunu huzurevinin önüne bırakır ve oradaki yaşlılar tarafından bebek bulunur. O nedenle de adı Yağmur olur. Çocuk Esirgeme Kurumu’na verilmeyen, Hadiye Orhan tarafından evlat edinilen ve 23 sene boyunca huzurevinde yaşayan Yağmur okulunu bitirince de orada kalmak ister. Yaşlılardan sorumlu olan Yağmur’un huzurevine Rukiye’nin gelmesiyle hem huzurevi, hem de Yağmur’un gönül dünyası karışır.
Rukiye’nin mesleği inandırıcı değil
Rukiye’nin kızı Melek babasıyla birlikte Almanya’da yaşamaktadır. Kızını artık yanında isteyen Rukiye Yağmur’u kendisine damat olarak seçer ve Melek’in gönlünü çalmasını ister. Çünkü Melek Yağmur’a aşık olursa bir daha Almanya’ya gitmeyecek ve Rukiye’nin yanında kalacaktır. Yağmur bu oyuna hemen düşer ve gönlünü Melek’e kaptırır. Rukiye huzurevinden atılınca kızı ve damadının yanına taşınır. Tabii ki Yağmur’u da eve sokmanın yolunu bulur. Böylece Melek ve Yağmur yakınlaşacaktır. Yağmur tüm çabaları sonucunda Melek’le yakınlaşayım derken arkadaşının yatağında bulur kendisini ve birinci bölüm finali olur. Kesinlikle ekranda farklı bir iş izlediğimizi söyleyebilirim ama itirazım olan yerler var. Rukiye olağanüstü bir karakter ve Oya Başar karakteri yükseltmiş. Onun her sahnesinde dizinin ritmi de arttı. Ancak Rukiye’nin hiçbir tavrı ağır ceza hakimi gibi değildi. Keşke başka bir mesleğin altı çizilseymiş. Bu meslek Rukiye için inandırıcı değildi. Çünkü bir hakimden çok şımarık bir kız çocuğu gibiydi. Aynı durum kızı Melike için de geçerli. Diş hekimi olan, oldukça şık giyinen, öyle bir villada yaşayan Melike’nin oldukça demode olan Necmettin’le ne işi olduğunu anlamak zor. Gönül bu ne denir ama o Melike’nin Necmettin’in kılığına, kıyafetine ve o beline taktığı cep telefonuna çoktan müdahale etmiş olması gerekirdi.
Melek çok maskulendi
Gelelim diziye adını veren, Yağmur’un gönlünü ilk bakışta çalan Melek’e... Almanya’da babasıyla yaşayan Melek İstanbul’a gelmemek için diretti durdu. Sonra bir anda nasıl geldi anlamadık. Hadi geldi, bir kez bile Almanya’ya gitme konusunu açmadı. Peki, hangi ara kendisini kapıya zincirleyen eylemci oldu ve polisin söylediğine göre karakolun müdavimi oldu. Hadi ona da inandık. Melek’in hiçbir tavrında kendisini kapıya zincirleme eylemi yapacak bir imaj var mıydı? Hayır. Tamam onu da görmezden gelelim, bir kere bile Yağmur’a ilgi göstermeyen, hatta onu arkadaşına ayarlamaya çalışan Melek, Yağmur sarhoş olup “Melek” dediğinde neden aşkından ölecekmiş gibi “Burdayım” dedi? Bütün gece arkadaşına Yağmur’u ayarlamak için uğraşan Melek, onları aynı yatakta görünce neden tepki gösterdi? Ama en çok takıldığımsa bu kadar dişi giyinip son derece maskulen davranmasıydı.
İşi eğlenceli bulduğumun altını çizerek kafamdaki bu sorularda cevap bulduğunda bu yazın en farklı işini izlediğimizi düşünüyorum.