Kördüğüm ne anlattı, ben anlamadım
.
31 Aralık’ta “2016’da dizi tutturma formülleri” başlıklı bir yazı kaleme almış ve ikinci maddesinde “Yeni ama basit hikâyelerin peşine düşün. Bilmece soracağım derken kendisi bilmeceye dönüşen işlere itibar etmeyin. Basit hikâyeyi karmaşıklaştırarak anlatmak kimseyi entelektüel yapmıyor. Unutmayın, sektöre değil izleyiciye dizi yapıyorsunuz” diye bir formülden bahsetmiştim. Bunu yazdıktan birkaç saat sonra Kördüğüm’ün özel gösterimine gittim ve 7 Ocak Perşembe günü ilk bölümü yayınlanan diziyi önceden izleme fırsatım oldu. İzledikten sonra ilk düşündüğüm de bu madde olmuştu. Adıyla müsemma dizi bilmece soracağım derken, kendisi Kördüğüm’e dönüşmüştü. Kördüğüm’ün tanıtımlarından ne anlattığını anlamamıştım. Ne yazık ki, ilk bölüm yayınlandıktan sonra da dizinin bize ne anlatacağını hâlâ bilmiyorum. İşte dizinin en büyük sorunu da bu…
Hikâyesi olan tek karakter Didem’di
120 dakika bir dizi izledik ama ne izledik? Kısaca özetlersek; ilk bölümden ölerek ayrılacak Didem karakterini başrol olarak gördük. Dizide hikâyesi var diyeceğimiz tek karakter Didem’di. Allah rahmet eğlesin! Ablasının oğlunun araba kazasında ölmesine neden olmasına rağmen, karşımıza hız tutkusuyla 15 yaşında bir ergen gibi davranmaya devam eden Ali Nejat çıktı. Neredeyse sıfır vicdan azabı gördük. Şansa bakın ki, idealist çocuk doktoru Naz’da o sırada İtalya’da İngilizce sunum yapıyordu. Kader ağlarını örecek ve bir kitapçıda üç Türk döner kapıya sıkışacaktı. Az sonra da Naz sokaktan geçerken Ali Nejat’ın arkadaşı Ayhan’ı soluk alamadığını görüp onu kurtaracak ve hastanede tanışacaklardı.
Aşk için sağlam sebep gerek!
Ancak benim anlamadığım, Naz doktoru bilgilendirmesine rağmen neden uçağına yetişmek için bir hamle yapmadı? Hiç tanımadığı iki adamla uzun süre kalıp belli ki, kıskanç olan kocası Umut’la tartışmayı ne için göze aldı? İlk andan gönlü Ali Nejat’a mı kaydı? Aynı soruyu Ali Nejat için de sordum. Kadın evli olduğunu söylemesine rağmen o bakışlar, özel yemek servisleri ve flörtleşmeler normal miydi? Evli ve kocasına aşık imajı çizen Naz ve Ali Nejat’ın yakınlaşması için daha sağlam bir sebebe ihtiyaç yok muydu? Her karakteri gösterme telaşı sayesinde; şahane oyuncular gördük görmesine ama biz sahneler dışında bir şey izleyemedik. Hikâye bütünlüğü ne yazık ki, aylarca hazırlanmış bir iş için son derece baştan savma görünüyordu.
Umut karakterli adam olmaktan çıktı
Dizide ciddi anlamda takıldığım iki şey daha var. Madem diziye bir psikolog koydunuz, bırakın öyle kalsın. Ali Nejat’la aralarındaki geçmişi bilmediğimiz ama adamın mesafesini gözümüze soktuğu durumda doğum günü organizasyonunu bir psikoloğa vermesi bana mantıklı gelmedi. Bir diğer takıldığım şey; karısı Naz’ı Ali Nejat’ın arabasında görünce sinirlenen Umut’un barışınca “Hadi sarıl, kocan seni zengin adamların doğum gününe götürüyor” diyaloğu karakteri karakterli bir adam olmaktan çıkardı. Kısacası; duygusuz, şımarık, zengin bir Ali Nejat, gururlu, iyi niyetli gibi görünüp birden asabiyet yapan ama sonra da karakterine ihanet eden bir Umut, tüm doktorlar bulamışken telefondan hastanın sorununun kene olduğunu bulabilen, mesleğini mutlulukla yapan, kocasına aşık Naz’dan nasıl bir çatışma çıkacak bilemiyorum. Sanırım 4’üncü bölümden sonra hikâye bize ne anlatacağını söyleyecek.
Zenginliği gözümüze soktular
Dizinin prodüksiyonuna gelirsek, tek kelimeyle kusursuz. Ama bu kusursuzluk beni rahatsız etti. Ne Ali Nejat’ın babasının evi, ne de Ali Nejat’ın evi Türkiye hissi uyandırmadı. Sanırım orası Norveç’ti. Tabii ki; Türkiye olduğunu biliyorum ama o kadar Türk olmaktan uzaktı. İtalya sahnelerine gelirsek; Como ve Milano’ya gidip çoğunluğu iç mekânda geçen sahneler çekmek umarım benim kadar yönetmen Ömer Faruk Sorak’ın da canını acıtmıştır. Zira, İtalya’da olduklarını anlamamız için 1-2 resim dışında hiçbir şey yoktu. Tüm karakterler de İngilizce konuştu. Kiralık Aşk dizisi Türkiye’de geçmesine rağmen daha fazla İtalyanca duyuyoruz. Evler, arabalar, gemiler, restoranlar, jetler derken, kendimi zenginliğini gözüme sokmaya çalışan birinin, her biri marka ama birbirinden farklı objelerle dolu, uyumsuz olan bir salonuna girmiş gibi hissettim.
Senaryoya ameliyat şart!
Oyunculuklara hiç lafım yok! Herkes üstüne düşen rolün hakkını vermişti. Sonuçta yazılanı oynuyorlar. Dün de değinmiştim. Dizinin en büyük avantajı oyuncu seçimi. 35 yaş üstü kadınlara tanıdık, bizden hissi veren oyuncular sayesinde, güzel resimlerle ilk bölümde tahminimin çok üstünde reyting aldı dizi. Umarım, ikinci bölümde konuyu yaymadan bizi ana çatışma konusunun içine çeker. Bu kadar emek ve para harcanan bir dizinin, senaryosuna da gereken ameliyat yapılırsa yolu açık olur. Çünkü izleyici 2015’te izlediği dizilerden sıkılmaya başladı ve yenilik arıyor. Kördüğüm’e de şans tanıdı. Gelecek bölüm konuya girerlerse durumu toplar, yollarına devam ederler.