Kızım doğru duygulara basarsa yükselir
.
Buğra Gülsoy, Leyla Lydia Tuğutlu, Beren Gökyıldız ve Serhat Teoman’ın başrollerini paylaştığı, TV8’in yeni dizisi Kızım çarşamba akşamı ilk bölümüyle görücüye çıktı. Tanıtımlarında vaat ettiği baba-kız dünyasını ilk bölümünde seyirciye sundu.
Seksenler’in ilk haline benziyor
Keşke Hiç Büyümeseydik’in tanıtımlarını izlediğimde gözyaşlarıma hakim olamamıştım. Hatta yerli “This is us” benzetmesinde bile bulunmuştum. Ancak ne yalan söyleyeyim izlediğimde büyük hayal kırıklığı yaşadım. “This is us” duygusunun zerresini bile dizide hissedemedik. Üstelik bu dizi daha çok Seksenler’in ilk bölümlerindeki haline benziyordu. O dizide başladığında günümüz ve 80’ler arasında geçiyordu ve sürekli flashback hali izleyici tarafından beğenilmeyince tamamen geçmişte geçen bir diziye dönüşmüş ve seyircinin yıllarca diziye sahip çıkmasına sebep olmuştu. Yani bu formül yıllar önce denendi ve tutmadı. Bu sistemde de herkesin gençliğini başka isimler oynamalıymış. Bu şekilde inandırıcılığı olmuyor.
Aşk acısı erken açıklandı
Ufak Tefek Cinayetler’in yeni sezonu salı akşamı açıldı. Yine bir sürü mantık hatası vardı ama yine de ilgiyi kendisinde tutabiliyordu dizi. Ben artık bu dizinin mantık hatalarına takılmaktan vazgeçtim. Sürdürülebilir bir izlenme sağlayıp sağlamadığına bakıyorum. İşin içinde Merve Aksak olduğu sürece bu izleme isteği sürüyor. Ama Kerim Adil Sağlam’ın hikayesini keşke merak etmeye devam etseydik. Haftalardır Merve’nin en büyük rakibinin Kerim olacağı söyleniyordu. Yazın ortasından beri haberler yapılıyor. Biz keşke tüm bu düşmanlığı izledikten sonra ardında bir aşk acısı olduğunu öğrenseydik. Daha kılıçlar çekilmeden meselenin eski bir aşk acısı olması bence heyecanı düşürdü. Ezcümle; Ufak Tefek Cinayetler tüm eleştirilerimize rağmen ekranda son derece yüksek olan bir dizi olmayı sürdürüyor. Önemli olan da bu zaten!