Kahkaha garanti!
.
Gişe ya da turne tiyatrosu olarak tanımlanan, bol kahkahalık oyunlardan pek hoşlanmam. Çünkü sahnede oyuncular kaşını kaldırsa kahkaha patlar, dudağını bükse alkış kopar. Herkes güler ama ben neye güldüklerini anlayamam. Zira ortada gülünecek bir şey genellikle yoktur. Ortada komedisi olan bir metin de yoktur, oyuncunun mimiklerine kalmıştır komedi. O nedenle salonda bir tür kahkaha boşalması yaşanır ve oyundan çıkılır. Geçtiğimiz çarşamba akşamı arkadaşım Hande Subaşı yeni oyunu Yetersiz Bakiye’nin galasına davet etti. Kadroda Hakan Yılmaz, Turgut Tunçalp, Hande Subaşı ve Eylül Öztürk var. İtiraf ediyorum oyuna ayıp olmasın diye gittim. Önyargımla oturduğum koltuktan kahkahalarla kalktım. Daha doğrusu ağlanacak halimize güldüm. Ortada iyi bir metin ve oyunculuk performansları vardı. Oyunun yazarı Murat Kürüz, tüketme ve sınıf atlama alışkanlığımız uğruna kutsal değerlerimizden nasıl vazgeçtiğimizi kara mizahla anlatırken, satır aralarında size tokat atmayı ihmal etmiyor.
Ekrandan daha komik
Gelelim oyunculuk performanslarına... Hakan Yılmaz komedi zekâsını bu işte fazlasıyla ortaya koyuyor. İki perdelik oyunda performansıyla alkışı fazlasıyla hak ediyor. Ekranda ona gülüyorsanız, sahnede çarpı 50 bir mizah izleyeceksiniz. Hande Subaşı’nın ilk komedi oyunu olmasına rağmen Hakan Yılmaz’ın karşısında hiç ezilmiyor. Temizlik hastası, sınıf atlama meraklısı Melek olarak gelen pasları göğüsleyip seyircilere atıyor. Turgut Tunçalp’i ekranda dramada hep kötü adam olarak izledik. Sahnede kötü adamlığından vazgeçmiyor. Daha doğrusu hangimizin daha kötü olduğunu sorgulatıyor. Onun sahneye gelişiyle birlikte arka arkaya kahkaha golleri de geliyor. Eylül Öztürk, Vine fenomeni. Ayferay karakteriyle namus kavramının altını çiziyor. Kısacası, Yetersiz Bakiye kavram karmaşası içinde boğulduğumuz Türkiye’de bize sınıf atlamaya çalışırken vazgeçtiğimiz değerlerimizi kahkaha attırarak hatırlatıyor. Gülmenin en iyi terapi olduğunu hatırlatarak oyunu izlemenizi öneriyorum. Yetersiz Bakiye, bugün Akatlar Kültür Mekezi’nde, 1 Aralık’ta Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde, 5 Araık’ta Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayı’nda, 6 Aralık’ta Antakya Meclis Kültür Merkezi’nde, 26 Aralık’ta Duru Tiyatro’da sahneleniyor. Biletler biletix’te.
AH SEFER BÖYLE AŞK MI OLUR?
Poyraz Karayel’de bu hafta Sema ve Sefer’in imkânsız aşkını izledik. Geçen hafta Sema, Alzheimer olduğunu öğrenince nikah masasında Sefer’i terk etmişti. Bu bölümde yansımalarını izledik. Sefer’in Sema’nın dizine dayanıp “Beni hiç sevmedin mi?” demesi herhalde sadece benim değil, ekran karşısındaki tüm kadınların yüreğine bir bıçak gibi saplandı. Ama tartışmasız bu bölüme damgasını vuran sahne Sefer’in yüzüğü parmağından çıkaramayınca satırla parmağını koparması oldu. Sanırım böyle aşka dizilerde bile karşıyım. Acının da bir yaşanma biçimi var. Sefer gibi adama bu yakışmadı. Ama Kanbolat Görkem Arslan’a bu oyunculuk biçimi çok yakıştı. Öyle bir Sefer izletiyor ki bize, onunla dertlenip öfkeleniyoruz. Bugüne kadar onu pek çok işte izledik ama Poyraz Karayel’in Sefer’i içimize başka bir işledi dedem!