Durma #sendeanlat
.
Çok korkunç bir hafta sonu geçirdik. Kanımızı donduran, umudumuzu kıran, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, büyük bir utanç içinde boğulduğumuz… Evet, Mersin’de okuldan çıkıp evine gitmek için minibüse binen, son kalan kişi olunca da önce tecavüze uğrayan, ardından bıçaklanan, sonra yakılan ve dereye atılan Özgecan Aslan’dan bahsediyorum. Benim bu olayı yazarken parmaklarım bile acıyor. Özgecan’ın ailesini düşünemiyorum. Hele annesinin “Yakılırken çok canı yanmıştır. Kurşun sıksalardı” sözlerini düşününce daha da canım acıyor ama öfke doluyorum. Kadın olmaktan korkar mı insan? Biz bu ülkenin kadınları olarak korkuyoruz. Ne acı ki, sadece tacizle, korkuyla yırttığımız için kendimizi şanslı sayıyoruz bu ülkede…
Kadın olmak zor bu ülkede
Hepimiz bu olay karşısında tepkimizi dile getirdik. Ama Beren Saat öyle bir şey yaptı ki, herkes anlatmaya başladı. Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinde tecavüze uğrayan Fatmagül karakterine hayat vermişti Beren Saat... İki sene boyunca Fatmagül’ün acılarını ve mücadelesini izletti bize. Saat’in toplumsal olaylara duyarlılığını seviyorum. Çok ortalarda konuşan biri değildir. Ama her olayda tepkisini ortaya koyar. Bu olayda da sosyal medyadan paylaştığı bir yazıyla herkesi anlatmaya teşvik etti. Çünkü kendi başına gelen tüm tacizleri kaleme almış. Tamamını paylaşacağım. Çünkü aynı şeyleri hissediyorum: “Uyku tutmaz bu gece, gözler dolar, taşar, boşalır… Yine yürüsek Taksim’e ne değişecek? Kadın her geçen yıl daha değersiz bu ülkede… Biliyorum, daha da sertleşecek her şey… Yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… Yine aşağılanma… Yine mide bulantısı… Kadın olmak zor, güzel bir kız olmak çok zordur ülkemde…”
‘Saygı göstermeyen kafalar’
“Bugün o güzel yüze baktıkça neler geçiyor aklımdan: İlkokulda etek açmayı oyun yapan sınıf arkadaşlarımın hedefi olmak, okul eteğiyle eve yürürken yediğim onca laf, dershane dönüşü karanlıkta hızlanan adımlarım, göğsüme bastırdığım kitaplarım, taksilerin arkayı izlemek için ayarlanan aynaları, çıkma teklifini kabul etmediğim için canımı acıtan okul arkadaşlarım, ev telefonundan yapılan sapık konuşmalar, peşimden apartmana girip 15 yaşındaki bana ereksiyon halindeki cinsel organını gösteren o çocuğun yüzü, ellerim titreyerek eve kaçışım ve bunu kimseye anlatmayışım, kıçımı hem de bir kanal gecesinde elleyen sarhoş bir kanal yöneticisiyle tartışmam, sevgilisi olmamayı gururuna yediremeyen partnerler, arkadaşımın evinde tuvalete zorla dalıp dudaklarıma yapışan bir oyuncuyu itişim, mesleğim yüzünden yaftalanışım, aylarca peşimden koşan birini sanki ben sevgilisinden ayırmışım gibi tam sayfa haber yapışları, gizlice çakallıkla servis edilen göğüslerimin silueti davası, bilir kişi raporu lehime çıkınca geri çekilen davaya kocası araya girdi haberi, daha bugün fermuarım açık kalmış haberleri, aman ne önemli! Kadına, bedenine, seçimlerine, haklarına saygı göstermeyen kafalar!”
Sustukça sıra bize geliyor
“Rağmen, çok şanslıymışım diyorum artık, hep teğet geçmişim. Tecavüz, bıçaklanma, kesilip bavula tıkıştırılma, otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım. İnsanlık suçlarına göz yummak suçtur! Bir gün hesap sorulur! Cinsiyet ayırmaksızın her vatandaşın canını, haklarını korumak görevinizdir! Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan, hayallerinle huzur içinde uyu.” Bu yazının ardından sosyal medyada #sendeanlat diye bir hashtag açıldı. Kadınlar başlarına gelen tacizleri anlatıyorlar. Sadece orada yazılanları okuyunca bile utanıp yok olmak istiyorsunuz. O yüzden durmayalım, hepimiz anlatalım. Çünkü sustukça sıra bize geliyor.