Bir doz sevgi tüm kötülüklerin panzehiridir
.
Bugün Dizi Doktoru olarak bir reçeteyle başlamak istedim yazıma. Aslında “Diziler size söylüyorum, hayat sen anla” da demek istiyorum. Reçete de tek bir kelime yazıyor: “Sevgi.” Tüm hastalıkları iyileştirecek tek şey çünkü... Paramparça dizisinde bu hafta Hazal’ın bitmek bilmeyen sevgisizliği başroldeydi yine. İyileştiğini ailesinden saklayan ve Cansu’dan daha çok sevilmek isteyen Hazal’ın foyası ortaya çıkınca Dilara onu kapının önüne atmış ve dönüp arkasına bile bakmamıştı. Empati kurmayı deneyip çok zorlandığım bir şey. İnsan, kendisi büyütmese bile yıllar sonra gerçek kızını bulup nasıl böyle davranabilir. Çünkü Cansu’nun yani büyüttüğü çocuğun tırnağı kırılsa canı yanıyor. Ama doğurduğu çocukla o bağdan uzak. O zaman Paramparça dizisinin senaristleri için, “Anne olunca anlarsın” gibi yıllardır bize öğretilen şey saçma. Öyleyse annelik duygusu da babalık gibi sonradan öğrenilen bir şey. O duyguyla bağı da yaşanmışlık kuruyor. Dolayısıyla doğuran değil, büyüten anne oluyor.
İyi olmak için savaşın!
Neyse konumuz sevgisizlik. Bugün etrafınıza baktığınızda Hazal gibi kötülüğe geçiş yapan öyle çok insan var ki, sayılarını hesaplayamazsınız. Üstelik Hazal 15 yaşında, 60 yaşına gelip hâlâ o duyguda kalan binlerce insan var. Ama işte insanın kötülüğü seçmesinin de bir sebebi var. Dizilerde bunun resmedilmiş halini görüyoruz. O nedenle kızıyoruz ya da seviyoruz. Ama her şeyin sebebi dönüp dolaşıp sevgisizliğe geliyor. Eğer çocukken sevgi içinde büyüdüyseniz Cansu oluyorsunuz. Anne, baba ve kardeş sevgisi tamamlanmış olduğu için iyiliği seçiyorsunuz. Kötülük aklınıza bile gelmiyor. Ama bu sevgilerden biri eksik kaldığında tamamlanmıyorsunuz. Şeytan yanınızda gezip sizi hep kötülüğe davet ediyor. O kadar ikna edici oluyor ki, ona Hazal gibi teslim oluyorsunuz. Çünkü size sevgi vaat ediyor. Sevilmek için kötülüğü seçmek normal geliyor. Aslında her şey sevgi için... Kısacası bir doz sevgi kötülüklerin panzehiri olabilir. O nedenle siz siz olun, iyi bir insan olmak çaba sarf edin. Bugünün dünyasında çok zor olsa bile... İyi olmak için savaşın!
Duyguları bakışlarına yüklüyor
Aynı sorun Hatırla Gönül dizisinde de var. Annesini küçük yaşta kaybeden, babası tarafından sevilmeyen Tekin, Gönül’ün sevgisinin küçücük bir kırıntısı için akla hayale gelmeyecek kötülüklere imza atıyor. Şimdi hafızasını kaybeden Gönül’e kocası olduğunu söylüyor. Onu sevsin diye her gün büyük bedeller ödemeye razı. Yeter ki, bir doz sevgiden nasibini alsın. “İnsan böyle sevilmek ister mi?” Hatırla Gönül son bölümünde bunu sorgulattı. Ben istemezdim. Çünkü bu sevgi değil, saplantı. Sonu yine sevgisizliğe dayanan bir hastalık. Tekin’in de tek kurtuluşu sevgi. Bu arada Onur Saylak, sen nasıl bir oyuncusun? Tartışmasız şu anda ekranda oyunculuğuyla ders veriyor. Aşktan korkuya, merhametten nefrete anlık geçişleri sadece bir bakışıyla bize yansıtıyor. Dizi oyunculuğunda en önemli şeyin duyguları bakışlara yüklemek olduğunu da kanıtlıyor. Ben onu izlerken çok keyif alıyorum. Tekin’i de anlıyorum. Çünkü üç boyutlu bir karakter. Fakat tartışmasız Onur Saylak’ın performansı onu bu kadar anlamamızı sağlıyor. Emeğine ve duyguna sağlık Onur Saylak!