Yargıya güvenmek!
.
Olay 12 Eylül askeri yönetiminin başlarında yaşanmıştır... Sivil yargıda görevli bir savcının önüne bir yayınla ilgili şikâyet gider, savcı bu yayının bir suç teşkil etmediği görüşüyle takipsizlik kararı verir. Kısa bir süre sonra aynı savcı, işleri artan sıkıyönetim askeri mahkemelerine atanır ve aynı yayınla ilgili şikâyet yine aynı savcının önüne gider, bu kez talebi oldukça ağır bir cezadır.
Savcıya bu fikir değişikliğini sorduğumda aldığım cevap çok basitti: “Şartlar değişti, bugün böyle yapmam gerekiyor...”
Şartlara göre işleyen bir yargı sadece bugünün sorunu değil. 12 Eylül’den önce de sonra da var olmuş “şartlara göre” değişebilen bir hukuk anlayışı hâlâ bütün cesametiyle mevcut ve Türk vatandaşlarının yargıya güvensizliğini beslemeye devam ediyor.
Bir grup genç, Başbakan’ın da katıldığı bir toplantıda “parasız eğitim istiyoruz, alacağız” diye bir pankart açtı. Tutuklandılar, 19 ay yattılar. Savcı, esas hakkındaki mütalaasında bu eylemin demokratik haklara dâhil olduğunu söyledi ve ceza talep etmedi.
Sonra savcı değişti. Yeni savcıya göre, bu gençlerin eylemi bir terör örgütünün çağrılarına uygundu, dolayısıyla bunlar terör örgütü üyesiydi ve 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalıydılar.
Eylemin kendisi basit bir pankart açma eylemi. Pankartta yazan da son derece masum bir talep. Siyasi cinayetlerin arkasındaki örgütü tespit edemeyen yargı, bu pankartın arkasındaki terör örgütünü tespit ediyor. Kanıtı da söz konusu örgütün yayınlarında bu tür eylemlere çağrı yapılmış olması.
Türk vatandaşlarının bu hukuk ve adalet anlayışının var olduğu, var olmaya devam ettiği bir yargı düzenine güvenmesini kimse beklemesin. Sıkça yapılan ve yargıya, orduya, polise güvenin tepelerde çıktığı kamuoyu araştırmalarına da kimse inanmasın, bu toplum “avukat tutma hâkim tut” lafını üretmiş bir toplumdur.
Yargıya güvenin bu kadar yerlerde sürünmesinin nedenlerini, hukuk insanları hepimizden daha iyi biliyordur. Bilmemeleri mümkün değildir, çünkü yargıyla işi olmuş her vatandaş gerçek durumu bilmektedir.
Şartlara göre işleyen, şartlara göre değişen bir hukuk mantığının geçerli olabileceği toplumların adı bellidir ve biz hâlen o toplumlar arasındayız, ama gerçek yüzümüze söylendiği zaman sadece kızıyoruz.
Birbirimize yalan söyleyerek mevcut durumu idare ettiğimiz sürece de “hukuk devleti” lafı uzak bir hayal olarak kalacaktır.