Kürtlere siyaset yasağı
.
HDP-DBP’li yerel yöneticilerin görevden alınma ve gözaltı faaliyetleri devam ediyor. Bugüne kadar bu belediyelerin yaklaşık üçte birinin yönetimine kayyum atandı.
HDP’nn eş başkanları, milletvekilleri tutuklu. Başka milletvekilleri için de yakalama kararları çıkıyor. Tutuklamaların devam edeceği anlaşılıyor.
HDP-DBP’lilere yöneltilen suçlama terör örgütü mensubu olmak. Tutuklu bazı yazarlar ve gazeteciler de terör örgütü mensubu olmasa da örgütü desteklemekle suçlanıyor.
Oylarını 6 milyonun üzerine çıkarmış bir siyasi partinin terör örgütünün, PKK’nın kontrolünde olduğunu söylediğiniz, buna inandığınız zaman bu örgüte verdiğiniz gücü göreceksiniz.
HDP ve yasal siyasetin terörle ayrışmasını sağlamak yerine, bu partilere oy veren bütün Kürtlerin PKK’lı olduğunu düşünüyorsanız iş bitmiştir.
Veya iş bitmemiştir, ama işi bitirmeye yönelik bir tezgahın içine düşürüldüğümüzü anlamıyoruz, görmüyoruz demektir.
Bütün bu icraatların, Türkiye’nin Kürt vatandaşlarını biraz daha itmekten başka bir sonuç vermeyeceğini görmemek için kör olmak bile yetmez.
Kürtler kardeşimiz derken sammi olanlar, Kürtleri PKK’dan uzaklaştırmak yerine PKK’nın kucağına iten tercihleri yapma hakkına sahip değildir.
Ankara’da zaman zaman, Kürtlerin HDP’ye PKK baskısı nedeniyle oy verdiğine dair bir iddia dile getiriliyor.
Bunu kanıtlamak da çok kolay. HDP-BDP’li belediyelerin tümüne kayyum tayin edersiniz, bir süre sonra da seçimleri yenilersiniz.
Eğer Kürtler kendi adayları dışında partilere oy verirlerse, askeri çözümle sonuç aldığınızı da kanıtlamış olursunuz.
Kürtlere fiilen siyaset yasağını eleştirenleri de PKK destekçiliğiyle suçlamak, ucuz ve bayat soğuk savaş yöntemlerinden biridir.
“Ya askeri çözümü desteklersin ya da PKK destekçisi olursun” üslubu da aynı soğuk savaş ruhunun tekrarından başka bir şey değildir.
Çatışma alanlarını artırarak, diyalog yollarını tıkayarak siyaset yapmanın hangi iklimlerde yaşadığını biliyoruz. Bunun için de bu iklimlerden uzak durmak istiyoruz.