Hapse at at bitmiyor
.
12 Eylül darbesinden bu yana en büyük tutuklama kampanyalarını yaşıyoruz.
Zaman zaman çeşitli sayılar açıklanıyor, bunların toplayınca birkaç yüz bine ulaşıyoruz.
İşlerinden atılan öğretmenler, polisler, askerler, kayyumların attığı belediye çalışanları, kapatılan işyerleri dolayısıyla işsiz kalanlar, kapatılan okullar dolayısıyla okulsuz kalanlar...
Hayatları boyunca şiddete, askeri darbelere karşı olmuş insanların terörü destekleme ve darbecilik suçlamasıyla hapse atılmaları, emekli maaşlarına, tek evlerine el konulmasının açtığı yaralar kolay tedavi edilecek yaralar olmaktan çıktı.
Tutuklamalar, gözaltılar, işten atmalar aynı hızla devam ederken yaşananlar da kapalı gözleri açamadı.
Kayseri’de asker, İstanbul’da polis katliamı yapıldı. Ankara’da Rus elçi öldürüldü. Gazetecilerin yazarların tutuklanmaları,on binlerce insanın işten atılmasıyla esas derde asla deva bulunamıyor.
HDP’ye oy veren 6 milyon insanı terörist olarak görmek, iktidar partisinden farklı düşünen her muhalifin FETÖ’cü olmasından şüphelenmekle neyle nasıl mücadele edileceğinin mantığı da kaçırılmış durumdadır.
Bugünkü mücadele mantığıyla neredeyse 7 milyon insanı hapse atmak, 100 bin kadarını öldürmek gerekiyor, Bunlar yapıldığı zaman ülkenin süt liman olacağını sananların iktidarı etkilemesi şu anda en büyük talihsizliktir.
İhtiyaç hapishanelerin olabildiğince boşaltılması, bütün manasız davaların durdurulması, uyduruk gerekçelerle işten atılan herkesin işine dönmesidir.
Her tutuklama, her müsadere, her işten atma toplumun normal hayatını dönmesini biraz daha zorlaştırmaktadır.
Bir milli seferberlik ihtiyacı vardır, ama bu normal hayata dönüş seferberliğidir. Ekonomik ve sosyal faaliyetlerin normale dönmesi seferberliğidir.
Sivil siyasetin bütün çarklarının çalışmasını sağlama seferberliğidir.
Hapse çok adam atmakla Kayseri ve İstanbul katliamlarının önlenemediğini anlama seferberliğidir. Milli seferberlik hamasi nutuklarla, kin kışkırtmaları yapmak, iç savaş senaryolarına elverişli ortamlar yaratmak asla değildir.