Genel vaziyet
.
Vatan Haber
Başbakan, bildiğimiz diğer siyasi iktidar sahiplerinden farksız olarak eleştiri istemiyor, olumsuzlukların üzerine gereğinden fazla gidildiğini düşünüyor.
Ancak manzaranın geneline bakıldığı zaman, ülke yine bir garip “türbülans” hâli gösteriyor.
Böyle hâllerde eleştirilerin de ölçüsü kaçabilir, ama siyasi iktidar sahipleri bunun gerisini görmekle yükümlüdür.
AKP, 2002’de iktidar olduğunda, bir “yerleşme” evresinin ardından, ekonomik krizden çıkılmasıyla birlikte, önemli “icraatlar” hanesine giren birçok reforma imza attı.
Bunları küçümseyen de olacaktır, olabilir; reformların ardında başka niyetler arayan da olacaktır.
Son bir yıla bakıldığı zaman ise belli bir “duraklama” hâlini tespit edenler arasında başından beri AKP politikalarına destek verenler de var.
“Demokratikleşme”, demokratikleşmenin en önemli ve tarihi parçası olan ve “temel mesele”nin çözümünün de temelini atacak olan sivil anayasa sanki iktidarın gündeminden çıktı.
Yeni anayasa çalışması, Meclis’te birkaç milletvekilinin kendi başlarına yürüttükleri, kimsenin ilgilenmediği bir faaliyet hâlini almış gibi görünüyor.
“Duraklama”, başta temel mesele olmak üzere, çeşitli konu ve sorunlarda Ankara’nın klasik devletçi, “idare-i maslahatçı” dil ve üslubunun öne çıkarak sahneyi sürekli olarak kaplaması şeklinde kendisini gösteriyor.
Bu üslubun egemen olduğu siyaset türü her gün karşımıza geldikçe “türbülans” hâli de yayılıyor, siyaset, gerilimler üzerine kurulu itiş kakışlarla tıkanıyor.
Uludere olayı, Suriye soruları, Gaziantep bombası, derken Afyon şehitleri gibi olaylar her ülkeyi “türbülans”a sokacak büyük olaylardır. Ve bunların her biri karşısında Ankara’da bildik “devletçi savunma” sistemlerinin öne çıkması da “türbülans”ı gidermiyor, doğal olarak kuvvetlendiriyor.
“Genel vaziyet”, vatandaşın yarına bakışını belirler.
Genel vaziyette olumsuzluk ağır bastığı zaman eleştirinin de ölçüsü kaçar, en uyduruk senaryolar da dinleyici bulur.
Böyle bir dönemden geçiyoruz. Ve böyle dönemlere özgü tuzaklardan kurtulmakta zorluk çekiyoruz.
Yaşanan “zorlanma”dan çıkılması için de siyasi iktidarın, eleştirilere takılmak yerine bunların arkasındaki “vaziyet”i isabetle teşhis etmesi gerekiyor.