Dökülen muhalefet
.
Vatan Haber
Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasi ve toplumsal kriziyle karşı karşıya gelinirken muhalefet partileri siyasi olarak tam bir dökülme halinde.
1925 yılında, Şeyh Sait isyanının ardından Kürtçe konuşmanın yasaklanmasıyla başlayan sorunda bugün tepe noktaya ulaşılmıştır.
Son terör saldırılarının niteliği bunu açık olarak gösteriyor.
Böyle bir durumda muhalefet partileri, ülkenin bu krizle baş etmesi için katkıda bulunma, siyaset üretme, krizin büyümesini engelleme yolunu benimsemediler.
CHP Genel Başkanı daha ilk dakikada çıkıp hükümet istifa etsin demekle belki bir kısım partiliden alkış alabilir, ama söylediği, gerçekte krizin üzerine kriz eklenmesi talebinden başka bir şey değildir.
Muhalefet partileri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın, yaşananların demokrasi sürecini engellemeyeceğine ilişkin sözlerine de destek vermediler.
CHP Genel Başkanı, kendisine sorulan “olağanüstü hâl ilanı” sorusuna cevap olarak bütün çözümlerin demokrasi ve hukuk çerçevesinde bulunması gerektiğini bile söyleyemedi.
Olağanüstü hâl ilan edilmesini isteyen MHP, buna karşı çıkmayan CHP, aynı uygulamanın geçmişteki sonuçlarını hatırlamıyor, o durumun aslında savaş halinin yasal tescili olduğunu da görmüyor olmalı.
Demokratik açılımın en başından itibaren barışçı bir sürecin başarısızlığa uğraması için uğraşan, bu süreçte yaşanan aksamalara sevinen muhalefet partileri sözcülerinin sokağı kışkırtmaya yönelik beyanları da tarihin kayıtlarına geçmiştir.
Kışkırtmalardan sonuç alınmasına elverişli bir duygusal ortam vardır. Bu duygusal ortamı bazı hedeflere yönelterek, BDP’yi hedef göstererek yapılan açıklamaların bütün toplumdaki gerginliği tırmandırmasının doğurabileceği vahim sonuçları da bu beyanların sahipleri görmüyor olmalı.
Kriz, muhalefetin sunduğu gibi hükümeti değil bütün ülkeyi yıpratan, gerileten bir krizdir. Bu düşüşü tersine çevirmek için muhalafet partilerinin de desteğine ihtiyaç vardır. Eninde sonunda barış olacaktır, silahlar susacaktır. Bunun herkes için en az kayıpla sağlanmasının yollarını düşünmek onların da birinci görevidir.