Demokrasiden taviz vermeden?
.
Vatan Haber
Türkiye’nin terörle yaşamaya başlamasının üzerinden geçen 27 yılın 20 yıllık birinci döneminde geçerli olan mantık, “terörle mücadelede demokrasiden taviz verilebilir, verilmelidir” mantığıydı.
Bu mantıkla köyler boşaltıldı, okuyan da yazan da hapse atıldı, faili meçhul denilen ama aslında faili belli cinayetler işlendi, insanın en temel hakları çiğnendi.
Bu mantık PKK’yı hem içeride hem Batı’da güçlendirdi. İçeride ve dışarıda destek bulması kolaylaştı. Türkiye’nin Kürt sorununu bütün dünya öğrenirken, demokrasiyi çoktan unutmuş Ankara birinci sanık sandalyesine yerleşti.
İlk yirmi yılın özeti bu kadar açıktır.
İkinci dönem, bunlardan ders almış, giderek “demokrasiden taviz vermeden mücadele” ve “demokrasiyi güçlendirerek, geliştirerek terörü temelsiz bırakma” mantıklarına yönelmiş bir Ankara belirdi.
Bu Ankara’nın da demokratik gelişmelere rağmen PKK’nın hâlâ saldırmaya devam etmesi karşısında eli ve sesi titremeye başladı.
KCK adıyla çalışan örgüt, PKK’nın “kısmi” bir legal görünüm edinmesinin yanında silahlı güçlerini koruyarak “sivil” yayılmasına yönelmiş bir örgüt olarak niteleniyor.
Bu yapılanmanın içinde “sivil” faaliyetler de var, öz savunma güçleri adını verdikleri ve şiddet kullanan unsurlar da var.
Bütün yapılar iç içe geçmiştir ve PKK’nın tümünü belli ölçüde kontrol ettiği iddia edilmektedir.
Bu yapılanmanın askeri olmayan unsurlarının tasfiye edilmesi, Kürt toplumu üzerindeki PKK vesayetinin kırılması “siyasi” bir çalışmayla mümkündür. Terörün içinde bulunanlarla, herhangi bir legal faaliyet içinde yer almış olanları ayırt etmek de yine siyasi bir sorumluluktur.
Ankara’nın, tekrar 90’lı yıllara mı dönüyoruz kuşkusunu yaratan tavrında ayırım yapmadan toptancı bir “asayiş” çabası yatıyor.
Bu tavrın kaçınılmaz sonucu, Kürt siyasetine “değmiş” herkesin hedef haline gelmesi, Meclis dışında bütün siyaset ve toplumsal faaliyet alanlarının yok edilmesi gerektiği yolunda bir mantığın egemen olmasıdır.
Ankara şu anda bu kıyıda dolaşıyor.
KCK operasyonlarının yürütülüş tarzıyla, gözaltı ve tutuklamaların yaygınlığıyla, bu operasyonlarda teröre ilişkinin esas unsur bulunmamasıyla, “terörle mücadelede demokrasi ayrıntıdır” anlayışının öne çıkmış olmasıyla 90’lı yıllara dönüş tehlikesi iyice artmıştır.