Demokrasi ittifakı
.
Vatan Haber
Askeri darbe yaşamış ülkeler, bu sorundan tümüyle kurtulurken “sivil siyaset”in bütün kanatlarıyla katıldığı çabalar sayesinde kurtuldular. Sağ, sol ve merkezdeki siyasi partiler ülkelerinde bir daha askeri müdahale olmaması için birlikte davrandılar ve sonuç aldılar.
Meclis’te askeri darbeleri araştıracak bir komisyonun, bütün siyasi partilerin ortak kararıyla kurulması bu açıdan bir “ilk” sayılabilir. “Bütün askeri darbeler” deniliyor ama hukuki soruşturma konusu olmamış sadece iki darbe, 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 darbeleri kaldı.
Komisyonun görev tanımında “askeri darbeler” ifadesi bulunduğu için hâlen soruşturulma ve kovuşturulma durumundaki müdahale ve müdahaleye hazırlık eylemleri de toplumda yarattığı sonuçlarla ele alınabilir.
Yargıya gitmemiş olan 27 Mayıs darbesi, cumhuriyetin ilk silahla hükümet devirme eylemiydi ve siyasi iktidar karşıtlarının tam desteğini almıştı. Bu darbeyle gelen anayasanın özgürlükçü niteliğinin yanında dönemin Soğuk Savaş koşulları içindeki siyasi yapılanmalar Türk solunun bir kesiminde askeri darbe yoluyla iktidar olma umudunu yaratmış, devletçi-milliyetçi Atatürkçülüksolcu bir dünya görüşü gibi algılanmaya başlanmıştı.
12 Mart 1971 darbesi de esas olarak sola vurduğu için büyük bir rahatsızlık yaratmamıştı. Toplumun çoğunluğu ise 12 Mart döneminde neler yaşandığıyla ilgili değildi.
Bu iki darbe de toplumun geniş kesiminde darbe karşıtlığı bir yana “siyasiler beceremediği zaman asker gelir, ayar verir” kanaatini yerleştirdi.
12 Eylül öncesinde “koşullar hazırlanırken” bu algı sayesinde darbeye toplumsal destek sağlamak zor olmadı. Hâlen 12 Eylül darbesinin “haklılığını” düşünen değil açıkça söyleyen çok kişi var, bir kısmının da kendisini solcu diye nitelemesi fikri arızalarımızın en gariplerinden biri olarak ayakta duruyor.
Toplum, yüz yıldır “başarıyla beslenmiş” hâlâ canlı korkularının üzerine sivil siyasete güvensizlik de gelince “neden olmasın” kabulünü yaşayacaktır.
Sivil siyasete güvensizlik bugün sadece iktidar partisine ilişkin kaygılarla değil, muhalefetin bir denge unsuru olamaması, iktidara aday bile görünememesiyle de besleniyor.
Sivil siyaset, demokrasinin sahibi ve güvencesi olduğuna halkın tümünü ikna ettiğinde “darbe ortamı” gerçekten tarih olacaktır.
Meclis komisyonundan başlayarak, bütün siyasi partiler, askeri darbelerin hiçbir şeyi düzeltmediğini, tam tersine; düzelttiği sanılan her şeyi daha da bozduğunu kendilerine de, kendilerine oy verenlere de “içlerine sindirerek” anlatmalıdır. Buradan yürüyecek bir demokrasi ittifakı bütün siyasi partilere de kendilerini değerlendirme imkânı sağlayacaktır.