Bürokratlar ve siyasiler
.
Vatan Haber
28 Şubat müdahalesinin tartışması devam ederken Sivas katliamını konuşmaya başladık. Sivas olayında, genel yargı düzenimizin sorunları bir kez daha ortaya serilirken dönemin yetkilileri de gündeme geldi.
Dönemin yetkilileri dendiğinde kastedilen, bu olayı öncelikle engellemekle yükümlü olan, sonra da soruşturulması ve adaletin yerine gelmesi için yargıya tam destek sağlaması gereken “bürokratlar”dır.
Sivas’ı hatırladıkça, katliamı seyreden asker-sivil bürokratları da hatırlayacağız ve bugüne kadar bunlardan hesap sorulmamasının nedenlerini de konuşacağız.
Sivas katliamı yaşandığında bir de siyasi “iktidar” vardı. Başbakan Tansu Çiller’di. Esas olan, Sivas gibi bir olay bu hale gelirken siyasi sorumluların hesap vermesini sağlamaktır.
28 Şubat tartışmasında da medya tartışmalarına boğulurken dönemin siyasi sorumluları sessizce durmaya devam ediyor, çünkü en az konuşulan, onların siyasi sorumluluklarıdır.
28 Şubat’ta Cumhurbaşkanı olan Demirel “siyasi savunmasını” yaptı, kendisinin “parlamentonun kapanmaması”nı sağlamak için çalıştığını söyledi. Dönemin başbakanı Erbakan’ın sözleri, icraatları çok az konu edilirken yardımcısı Çiller’in ve ana muhalefet lideri Baykal’ın sorumluluklarına kimse değinmiyor.
28 Şubatıyla, Sivas’ıyla, demokrasiye ve insanlığa karşı bütün suçların hesabının sorulması yolunda epeyce mesafe alındı.
Mesafe alınmayan tek alan, bu suçların işlendiği dönemlerin siyasi sorumlularının hesap vermesi gereken alandır.
“Durumdan vazife çıkarmış” ya da görevini yapmamış veya suça iştirak etmiş bürokratlar tabii ki hesap vereceklerdir.
Ama bu bürokratların rahat hareket etmelerini sağlayan, bilerek onlara yol veren siyasilerin de gözlerinin önünde suç işlenirken hareket etmeyen siyasilerin de “sigaya çekilmesi” şarttır.
Susurluk kazasıyla kirli ilişkiler otraya çıktığı sırada, “vatan için kurşun atan da yiyen de...” gibi bir hamasetle bu yasa dışı faaliyetlere yol vermiş olan o günün başbakanı bütün araştırma komisyonlarına, mahkemelere çağırılmalıdır.
28 Şubat’ı da, Sivas katliamını da, geçmişimizin bütün kara sayfalarını ele alırken siyasi sorumlulukları dışarıda bıraktıkça başka “siyasi irade”lerin de aynı yanlışlara yönelmesinin, bu suçlara ortak olmasının kapısını açık tutmuş oluruz.