Ahmet ve Nedim ve diğerleri
.
Akla ziyan durum devam ediyor; Nedim Şener, Ahmet Şık ve gazetecilik dışında herhangi bir faaliyetleri bulunduğu kanıtlanmamış onlarca kişi hâlâ hapiste.
Gerçekten akla ziyan. Çünkü Ahmet ve Nedim ve diğerleri hapiste kaldıkları sürece, en başta Ergenekon davaları olmak üzere ortak alanları “demokrasiye kastetmek” olan çok sayıda dava ve soruşturmanın inandırıcılığı da zedelenmeye devam ediyor.
Sadece kitap yazmış, sadece konuşmuş, sadece kitap yayınlamış kişilere terörist muamelesi yapıldığı zaman diğerlerinin neden demokrasiye kasteden teröristler olduğunu da ne yargı ne devlet ne de siyaset anlatabilir.
Bu kişilerin hapiste olmaları, hâlâ kitabı, yazıyı, konuşmayı, fikri tehdit sayan en kaba otoriter anlayışın egemenliğini sürdürdüğünün kanıtı olarak görülür ve başka icraatlar da buna göre değerlendirilir.
Söz konusu tutuklamalar dolayısıyla hükümete yönelik tepki ve eleştirilerin artması üzerine, bunların yargının “bir kesiminin” hükümeti zorda bırakma amaçlı uygulamaları olduğu yorumları bile yapıldı. Bu yorumlar başka olaylar dolayısıyla da yapıldı. Ama sadece işini yapan gazetecileri, akademisyen ve yayıncıları sırf hükümeti zorda bırakmak için hapse atan “bir kısım yargı” varsa, gereğini yapmak da yine siyasi iktidarın sorumluluğudur.
Bir süre önce Adalet Bakanı bu konuyla ilgili olarak “mevzuattan kaynaklanan bir sorun varsa gereği yapılır” şekilde bir söz söylemişti. Bu sözün, mevcut arızayı hükümetin de bildiğini gösterdiğini söyleyebiliriz.
Türkiye, demokrasisinin tarihindeki ağır arızalarla hesaplaşmaya devam ediyor. Demokrasiye kasteden bütün icraatlar, 12 Eylül darbesi dâhil, yargı önünde hesap vermeye çağırılıyorsa, hiç kimsenin demokrasiye yeni lekeler süren yanlışlar yapmaya, asla hakkı olamaz.
Ahmet, Nedim, Ragıp, Büşra, Barış ve diğerleri özgürlüklerine kavuştukları gün, demokrasiye kastedenlerle hesaplaşmanın çok daha güçleneceği gün olacaktır.
Bütün lekeler temizlenmeye çalışılırken yeni lekelere bu toplumun, bu ülkenin, siyasetin tahammülü olamaz, olmamalıdır.