Yanlış gemiyle doğru liman: Sakız
.
An itibarıyla Sakız Adasından bildiriyorum. Türkiye, Ancelina Jöle’nin ani Türkiye ziyaretiyle hop oturup hop kalkarken (twitterda @petite1ze’yi takip edin! 4 gündür Altınözü’nde, dam üstünden bildiriyor.. AJ’nin ziyaretiyle iyice komik oldu twitleri) ben tuttum yan tarafa kaçtım.
Yunan Konsolosluğu bana (sanırım yanlışla) bir yıllık ve de çok girişli vize verdiğinden beri zırt pırt gidiyorum adalara. Üstelik anlaşılan Sakız’a gidip gelen tekneler arasında ağır rekabet var ki tek gidiş 6 Euro’ua kadar düşmüş!! (Samos Kuşadası 35 Euro idi) Delirmiş olmalılar.
(Vize konusundaki haşin yazılarımı hatırlatan bir okurum “vize kalkana kadar vize istemeyen ülkelere gitmenizi dilerdim” diye sitem etmiş Samos yazımdan sonra. Evet ama Arjantin’e de 12 liraya ve bir buçuk saatte gidilmiyor ki kardeşim..)
Dahası yanlış gemiyle geldim üstelik. Diyeceksiniz ki her zamanki gibi geç kaldın. Hayır gayet zamanında Çeşme’ye varıp gayet zamanında limana gelip pasaport kontrolünden geçtikten sonra, bilet aldığım teknenin yanaşacağı (henüz gelmemişti) rıhtımın da tam önünde oturmuş idim. Fakat o arada gazeteden Uğur aradı, yazın uzun geldi dedi, kısaltmak için bilgisayarımı açtım, baktım olacak gibi değil, başka bir yazı yazdım, o sırada saat 18:03 olmuş, kafamı kaldırdım ve saat 18:00’de kalkması gereken gemim hale ortalarda yok! Ben o kadar dalmış olamam, gelmiş ve gitmiş olamaz dedim ve hiç istifimi bozmadan yazmaya devam ettim. (Allah’ım bu kulunu nasıl bu kadar rahat yarattın sen?) Sonra bir gemi geldi, hah budur dedim, topladım eşyalarımı bindim, elimdeki biletime affedersiniz- bir Yorgo uzun uzun baktı, anlamadı ve “eaah” deyip başıyla “gir” işareti yaptı. Ben yine kavrayamıyorum durumu. Sonra ben denizin ortasındayken beni Sakız’da karşılayacak olan Sakız Belediyesi’nden Rena telefon etti. İçinden çıkmam gereken teknede niye olmadığımı sordu.
O an dank etti. Ben yazı yazarken benimki çoktan gelmiş, yolcusunu almış ve çekmiş gitmiş. Kendi kendime de “yav şu Yunanlılar da hep gecikiyor kardeşim, boşuna batmadı bunlar” demiştim içimden iyi mi! Allaaam tam bir yaşlı adam/kadın sendromu. Dünyadan haberi yok bir de ona buna laf söylüyor. Peee...
Neyse.. Yanlış gemiyle doğru limana da ancak Türkiye ve Yunanistan’da varılır herhalde. Mazallah Almanya olsaydı yan komşumuz, (bırrrr und wieder bırrrr) gemiye binememekle kalmayacaktım üstüne de nein! nein! nein! raus! raus! raus! nakaratı eşliğinde bir ton azar, hakaret, alay yiyecektim. (bkz: Ülke alma komşu al. Çok şükür bizim komşu bizden iki kat gevşek.. )
Sakız, sevimli, tatlı, uyuşuk bir adacık. Bizim Karaburun Yarımadası kadar bir büyüklüğü var. Ana şehri Chios bizim tarafa bakıyor ve Türk GSM sinyalleri şakır şakır geliyor. İlk gece hep beraber ay tutulmasını izledik. İkinci gece kaldığım otelde manyak bir düğün vardı. Bu gece ne olacak merak ediyorum.
(Devam edeceğim elbette maceralarıma..)