Ucuz Yunan kalamarına elveda
.
Adadan adaya hoplaya zıplaya yolculuğuma devam ediyorum.
Her ne kadar Eskişehir dolaylarından “Yeter artık ada muhabbeti” uyarısı geldiyse de signomi yani üzgünüm ama bir kaç gün daha devam edecek böyle.
On iki adaların en sevimlilerinden Leros Adası’ndayım. Üç beş köyden oluşan mini mini bir yer.
Fakat Yunanistan’da mıyım Türkiye’de miyim kafam komple karışmış durumda. Aya Marina İskelesi’nden itibaren “Ayşeee”ler, “Ebruuu”lar, “Memeeet”ler “anne dondurma alabilir miyim”ler “ayol neredesiniz?”ler duymaktayım. Valizimi boş bir masanın kenarına bırakıp tuvalete gideyim dedim, döndüğümde valizim kaldırımın kenarına atılmış, masam dev bir Türk ailesi tarafından hunharca işgal edilmiş, zavallı yalnızlığım yeniden ve yeniden acımasızca yüzüme vurulmuş haldeydi. Tiropita’mı (peynirli böreğimi) elime alıp rehber kitabın (Lonely Planet) “çok sessiz ve sakin, kimsecikler olmaz” dediği Pandeli koyuna yürüdüm. (Aman siz yürümeyin. On dakika dediler ama arada sıkı bir yokuş varmış. Öğlen sıcağında bir valizle çekilir gibi değil)
Pandeli’de an itibariyle durum şu: Ortalık bir mesire yeri gibi ve etrafımda tek bir Yunan yok. Kaldığım otel tümüyle Türk misafirlerle dolu. Açıkta en az 20 adet Türk yatı demirli. Telefonlar cır cır ötmekte, “Bodrum’da değil Leros’tayız Ahmetçiğim” “ay evet çok güzel burası” “Yok akşam gelemeyiz” “E tamam o zaman Patmos’ta buluşalım” “Milos’ta yiyeceğiz yemeği, siz de gelin” “evet burası daha ucuz” cümleleri havada uçuşmakta.. Az önce yan odamda kalan Benin Hanım’la çakmak alışverişi yaptık. Yan odamda kalan ailenin veletleri Kıvırcıkcanla Çıtkırıldumsu iki de bir benim balkonumdan geçiş yapmakta, mecburen giyinik dolanıyorum. Neyse ki altımızdaki tavernadan Tarkan veya Serdar Ortaç nameleri gelmiyor.
Eleteros Tipos’un durumla ilgili manşeti şu: Bayram Sebebiyle Barış Çıkarması: TÜRKLER ALLAHIN İZNİYLE ADALARIMIZDA!
Ancak kötü haber hemen yanındaki sayfada. Mesele şu: Bugün itibarıyla Yunan lokantalarında KDV oranı yüzde 13’ten yüzde 23’e çıkıyor. Esnaf kocaman bir ilan vermiş: “Sayın Maliye Bakanı. Bu oran turizmi baltalayacaktır, altından kalkamayız, o farkı müşteriden almayacağız, vermeyeceğiz de”
Bakanın cevabı merakla bekleniyor.
Ses bombası değil dinamitmiş!
Mühim bir bilgi yanlışını düzelteyim öncelikle. Hani geçen gün Kalimnos Adası’nda düğün eğlencesi olarak ses bombası patlatıyorlar demiştim ya..
Hayır yanlış demişim! Ses bombası falan değil adamlar düpedüz DİNAMİT patlatıyorlarmış! Yahu nasıl olur dedim, dinamit dediğin ortalığı yıkan bir şey..
Meğer Kalimnos’a ait bir meziyetmiş bu: Dinamiti havada patlatmak!
Kaldığım otelin sahibinin oğlu da meğer dinamitçilerdenmiş:
“Adada en az 300 dinamitçi var. Dağın tepesine çıkıp aşağıya atıyoruz. Havada patlayacak şekilde yapıyoruz düzeneği” diye anlattı. “Yahu dedim havai fişek diye bir şey icat oldu, haberiniz var mı?”
“Ha ha haaa... O çocuk işi! Biz süngerciyiz. Tehlikeyi severiz. Esas sen Paskalya zamanı gör! En 300 400 tane dinamit patlatırız bir gecede..”
Paskalya zamanı her ada türlü manyaklıklar yapıyor gerçekten. Sakız adasında da aynı köyün iki kilisesi birbirine ev yapımı ROKET atıyor mesela! Ama bir iki tane değil, yüz binlerce! Geçen sene 120 bin roket atılmış karşılıklı. YouTube’da izledim savaştan hiçbir farkı yok! Her sene birkaç göz, parmak de gidiyormuş bu arada.. Paskalya bittikten hemen sonra öteki senenin paskalyasının roketlerini yapmaya başlıyorlarmış. Her ev en az on tane yapıyormuş. Cunta zamanında yasaklamaya kalmışlar adada isyan çıkmış.
Biri dinamit, biri roket patlatır.. Hey güzel Allahım.. Ada halkları tuhaf oluyor demiştim size. (Bu arada otelcinin oğluna o dinamitleri nereden bulduklarını sordum, müstehzi müstehzi güldü sadece.. Artık bilmiyorum ne demek istedi..)