Türkleri mutlu etmenin garantili 4 yolu
.
- İyi bir kahvaltı:
İyi bir yemek karşısında çok fazla ses çıkarmayan Türk halkı iyi bir kahvaltı karşısında uçar… Sabahleyin çayını, zeytinini, beyaz peynirini, böreğini, reçelini, balını, domatesini, kaymağını sür önüne, artık istediğine ikna et… Niye “kahvaltılı basın toplantısı” yapıyorlar sanıyorsunuz?
Yeni bir öneri: “Düğün yemeği” yerine “düğün kahvaltısı”. İçki derdi de olmayacağı için çok daha az masraflı olur. Kahvaltı sırasında nikah, kahvaltıdan sonra altın faslı, o da bittikten sonra halay… Son olarak da kahve servisiyle düğünü bitirmece… Nasıl?
- Yurtdışında Türkçe servis:
İstediği kadar iyi İngilizce konuşsun, bir Türk yurtdışında ama özellikle havaalanı gibi kaotik ortamlarda Türkçe duysun, erir… Veya fanfinfon yemekleri olan bir lokantada bir (diyelim) Eğinli ile karşılaşsın zevkten ölür… Tren istasyonunda bilet almaya çalışırken “buyur hemşerim” lafını duysun mutluluktan ağlar… Türkiye’de yüzüne bakmadığı insanlara sarılıp şapur şupur öper. Dünyanın her yerindeki Türkler ise ısrarla “kebapçı” olur. Halbuki kebap ısmarlamak en kolayı. Bana metro bileti lazım!
- Karışık bir konunun futbol terimleriyle anlatılıp basitleştirilmesi:
İstediği kadar okumuş etmiş bir adam olsun, karşı taraftaki uyanık mesela tıbbî bir meseleyi “ağbicim şimdi nöron denen şeyleri yan hakem gibi düşüneceksin…” diye anlatıyorsa erir gider. Yüzü birden aydınlanır, üzerine şapşal bir özgüven gelir. Artık bulmuş ya adamını sorar da sorar. Dünyayı nihayet anlamıştır! Artık başa çıkamayacağı konu yoktur! “Futbol terimleriyle 10 soruda kanser”, “Futbol terimleriyle 10 soruda AKP-Cemaat kavgası”, “Futbol terimleriyle 10 soruda Ergenekon” “Futbol terimleriyle 10 soruda kuantum..” Bir kadın olarak bunu yapamadığım için esef duyuyorum. (Bunun da seminerini hazırlamalı: “6 derste her konuyu futbol terimleriyle anlatma teknikleri”)
- Hız:
Yetişeceği her hangi bir şey olsun olmasın hiç önemli değil. Ne yapılacaksa yapılsın yeter ki hızlı olsun. Sen Türkü bekletme yeter. Yemek hemen gelsin, çay hemen gelsin, hesap hemen gelsin, sıranın sonu hemen gelsin, havale hemen gelsin, mobilya hemen gelsin… Sanki o masa hemen gelmezse dünyanı kurtaramayacak! Sanki o çay hemen gelmezse kansere çare bulamayacak! O kadar acelesi var! Gelenler süper kötü olsun hiç önemli değil. Hız karşısında gözleri minnetle kamaşan Türk bunu fark etmeyecektir. En azından hemen… (İnternetten ısmarladığım kurutma makinesi 12 saat sonra eve teslim edildi. Bir alt modelmiş! O kadar mutluydum ki fark etmedim bile…) Boşuna bu iktidar “hızlı tren”, “hızlı inşaat”, “hızlı şu, bu” diye tutturmuyor. Halkımız o yolculuktan kazandığı zamanı televizyon seyrederek, laklakla geçirecek ama ne gam…