Sonradan Gurme’den lezzet turu
.
İçkisiz lokanta, lokantadan sayılır mı yoksa TAM tersi esas lezzet içkisiz lokantalarda mı vardır?
İçki içtiğim bir şey. Fakat itiraf da etmem gerekir ki içki, hele de kırmızı şarap ise, yediğim yemeğin lezzetini örtüyor, hatta bir iki kadehten sonra dümdüz ediyor. (İçkiyi yemeği yedikten sonra içmek en uygunu aslında bana göre) Bazı çok meşhur meyhanelerin yemeklerinin uyduruk olması boşuna değil. Gelen içmeye geliyor, yemek bahane, önüne ne koysan yiyecek zaten. Elbette genelleme yapılmaz, söylediğim bir kaide değil, yemekleri çok lezzetli bir dolu meyhane de var.
Bu kadar lafı Zaman Gazetesi yazarı Salih Zengin’in “İstanbul’un En Güzel Alkolsüz Lokantaları” kitabına girizgâh niyetine yaptım.
Salih, dünya tatlısı bir meslektaşım. Dünyayla, âlemle ama en çok kendisiyle dalga geçmeyi seven matrak bir insan. Kendisine taktığı isim de zaten bunu fazlasıyla belli ediyor: “Sonradan Gurme” (İlk duyduğumda aralıksız 5 dakika gülmüştüm)
Salih, 5 yıldır Zaman Gazetesi’nde “Sonradan Gurme” ismini verdiği köşesinde yemek yazıları yazıyor. Bir yıldır da Samanyolu TV’de yine aynı isimle program yapıyor. Geçen ay da kitabını çıkardı.
Dünden beri elimden düşmedi kitap. İstanbul’un bir ucundan öbür ucuna kadar 85 lokantayı tanıtmış Salih “the sonradan gurme”.
Acayip hoşuma gitti! Tasarımı, fotoğrafları, otoparkından oyun alanına kadar verdiği bilgiler hepsi çok şahane olmuş. Ama en güzeli şu: Yenibosna’da minicik bir künefeci de var Kuleli’de halli bir balık lokantası da. Sokak arası pidecisi de var börekçisi de. Hiç üşenmemiş her yere gitmiş Salih. Havalı, salaş, esnaf, pahalı, ucuz, mode, demode ayrımı da yapmamış. Sadece damak tadının peşinde gitmiş.
Fakat bakıyorum bakıyorum alkolsüz lokantalar da benim olağan menzilimin hep dışındaymış iyi mi! Sırf iyi bir kaburga yemek için Maltepe’ye kadar gidilir mi?
İki gün önce de ablamla ve marangozum Oktay Usta ile kahvaltı ederken (bkz: 7 ay süren inşaattan sonra bin kere kavga edip marangozu, boyacısı, tesisatçısı ile kanka olma durumu) “Lezzet için kaç kilometre yapabilirsin? Ne kadar iddialısın?” konusunu konuşmuştuk.
Oktay Usta da 100 küsur kiloya ulaşmış bir başka lezzet avcısı. (Az daha çift kanatlı kapımı “ben buradan geçemem” deyip yapmıyordu, neyse ki 15 kilo verdikten sonra razı oldu). Oktay Usta ile birbirimize “rekor”larımızı saydık, ikimiz de ciğer tava için Edirne’ye kadar gitmişiz mesela. Künefe yemek için Antakya’ya giden bir arkadaşım da var.
Edirne’ye Antakya’ya gidiliyorsa Maltepe’ye, Çekmeköy’e, Büyükçekmece’ye niye gidilmesin?
Kitabı şiddetle tavsiye ederim. Ağırlıklı olarak yöresel mutfakların İstanbul temsilicileri dolayısıyla kitabı okurken mini bir Türkiye turu da yapıyor insan. Konya’dan Trabzon’a, Urfa’dan Siirt’e, Bursa’dan Van’a...
(İstanbul’un En Güzel Alkolsüz Lokantaları, Hayy Kitap)
Kitaptan öğrenip tez zamanda gideceğim yerler:
- Sabırtaşı Restoran, Galata: İstiklal Caddesi üzerinde nefis içli köfte ve Maraş yemekleri yapan bir yer. Meğer bizim yıllarca içli köftesini yediğimiz dünyanın en kibar, en temiz, en şık sokak satıcısı Ali Amca’nın oğlunun yeriymiş! Gidilmez mi bea! İstiklal cad. no 122 Kat 5 Beyğolu
- Tabak Köfte, Yenibosna: Cemal Hepkeskin’in kendi icadı köftesi. Fotoğrafa bakarken bile ağzım sulandı. Zafer mah. Cumhuriyet cad. no 17 Selçukhatun camii karşısı, Yenibosna
- Van Kahvaltı Sofrası, Samatya: Bilenler bilir, dünyanın en manyak kahvaltısı Van’da yapılır. Kavurma hayatta yemem, kavurmalı yumurtanın hastasıyım. İşte burası günün her saati Van’dan gelen malzemelerle Van kahvaltısı çıkarıyormuş. Kasap İlyas mah. Kennedy cad. No 7 Sahil Yolu Samatya
- Pilavcı, Üsküdar: Adı pilavcı ama başka şeyler de var. Mesela “maklube”. Nedir bilmiyorum ama Salih öyle bir anlatmış ki vapura binip gitmeyenin kaşığı kırılsın. Mimar Sinan mah. Uncular cad. 22-A Üsküdar
- Nalia Karadeniz mutfağı, Güneşli: Karalahana sarması ve muhlama.. Beni bunlarla bırakın ve gidin. Yalçın Koreş cad. no 2/3 Güneşli veya Prof: Ali Nihat Tarhan cad. 103 Bostancı