Serseri annenin yemek blogu
.
Vatan Haber
Başlıkta pek güzel durdu ama ne yazık ki böyle bir şey yok… Zira bu topraklardaki anneler ne serseri olabilir ne mutsuz…
Piti (the bebek) eve geldiğinden beri evde yemek pişiyor.. Daha önce ne yiyordum, ne siz sorun ne ben söyleyeyim… Aşırı sağlıklı ile aşırı sağlıksız arasında gidip gelen saçma sapan bir mönü… Bir bakıyorsun armudun sapı üzümün çöpü bir bakıyorsun köşedeki balıkçıdan ısmarlanmış kızarmış balıklar, kalamarlar…
Şimdi tamam… İyi kötü bir aile olduk. Koca/baba yok ama düzgün yemek var.. (Kalamarları misafir gelince ısmarlıyorum bir tek…)
Adam gibi yemek yapmasını bilmiyorsan o vakit ne yapıyorsun? İnternette tarif arıyorsun bol bol…
Her yerde her şekilde en önde “Oktay Usta”lar çıkıyor…
Kaç tane “Oktay Usta’dan tarifler” diye web sitesi var, inanmazsınız… Ben en az 20 tane saydım …
Memleketin bütün Oktayları aşçı olmuş sanki tealaaam…
Sonra bloglar geliyor…
İnterneti keşfeden Türk kadınları blog üstüne blog açıyor… Bu muydu beklediğimiz Türk kadının inkişafı bilmiyorum ama kaktüs çiçekleri nihayet açtı! Yere göğe sığmaz Nene Hatunlar blog canavarı oldu!
“Portakal Çiçeği” ile başladı (ki hastasıydım… halen de seviyorum. Artık aylık dergisi de çıkıyor …) şimdi binlerce oldu…
Ne derdin varsa derman oluyorlar… Bebeğin gazı var şak tarifler… Kocamın göbeği var tak tarifler… Dukan’a başladım küt tarifler… Karataycıyım pat tarifler…
Temasız kendi tariflerini koyanlar da var. Ki bunlardan biri ablam!
“Müjde’nin Mutfağı” (mujdesirince.blogspot.com.tr) Şirince’deki oteli Nişanyan Otel’de herkesin bayıldığı şahane yemeklerinin, reçellerinin, likörlerinin tariflerini hiç gocunmadan paylaşıyor…
İnsanın günleri geçebilir bir blogdan bir bloga atlarken… Bazıları evsel magazin yapmayı da seviyor. “Kızımın canı sıkkındı ona kurabiye yaptım”, “Oğluşumun karnesi pekiyilerle doluydu ona limonlu çiizkeyk yaptım…” “Kocam terfi etti ona rokforlu steyk yaptım…”
Ne güzel ne güzel… Ne mutlusunuz! Hep neşeli, hep iyi, hep melek… Hep başarılı…
“Dertli annenin sofrası”, “Mutsuz yeni gelinin mönüsü” “Ezilen kızın tabldotu”… Tabi bunlar niye olsun… Halk neşe istiyor, neşe!
Ama bazen diyorum serseri bir annemiz de yok mudur eli kalem (ve kepçe) tutan?
Sonra anladım ki bu ülkede her tür anne olabilirsin (melek, fedakar, cefakar, baygın, ölü…) ama serseri asla!
Geçen günkü yazımda “Piti’nin eline kemirsin diye sağlıklı bir şey vermek istiyorum” dedim diye inanmayacaksınız ama 25 mail aldım!!!
“Kemirmek insanlara değil kemirgenlere mahsus bir eylemdir. Çocuğunuz hakkında konuşurken lütfen dikkatli olun. İleride okuyacak ve sizden utanacak!”
Böyle demiş pek saygıdeğmez hanfendiler, beyfendiler!
Arama motoru gibi çalışıyorlar.. Nerede “oğluş”, “kıziş”, “kociş” jargonu dışında bir şey varsa ötüyorlar: Daaart… Daaart… Daaart…
Ülkemizdeki “üst düzey ahlak” yanında tabi çocuğa kemirsin diye bir şey vermek ayıp… Pek yakışıksız…
Tealaam…
Ama umutlarım yok değil. Çünkü bu ülkede aynı zamanda “Çakma Anne: Biz Mükemmel Olamayan Anneler İçin Ebeveynlik Rehberi” diye bir kitap da yayınlandı. Çok komik bir kitap. Dört anne, nasıl anti cefakar/melek anne olunur rehberi hazırlamışlar. Yazarları bittabi Türkiyeli değil, Amerikalı. (Domingo Yayınevi)
Bu arada orijinal ismi: Shitty Mum. Yani “Boktan Anne”. Çevirirken bile elimizi gevşek bırakamıyoruz…
İş galiba başa düştü… Bir blog yazmaya başlasam iyi olacak. Serseri anneden iyi pazarlar…