Mükemmel bir ruh hastası olmak için 4 pratik yöntem
.
- Ev yaptırın!
Prizinden musluğuna, kapısından kulpuna, ankastre ocağından çatısına, döşemesinden yer taşına kadar her şeyi yenileyin, yeniden yaptırın. Ve özenin. Siz özendikçe usta, kalfa, camcı, montajcı, parkeci denilen yaratıklar, daha berbat işler yapsınlar. Dünyanın parasını verip gelmelerini 45 gün beklediğiniz çini karolarınızın üzerinde harç karsınlar, tiner döküp ateş yaksınlar, ankastre ocağı yamuk taksınlar, klozeti duvarın altı santim önüne taksınlar, silikonlu elleriyle zor bela rengini tutturduğun duvarları ellesinler ve çıkmaz kaybolmaz sümüklü böcek izleri bıraksınlar, manzaranı kapatacak şekilde, 25 santim kalınlığında iğrenç PVC pencereler taksınlar, klimaları su akıtacak şekilde bağlasınlar ki cânım kitaplığı ve içindeki kitapları berbat etsinler... Etsinler ki böylece fakir zengin eşitlenmiş olsun. Sekizinci büyük günah olan “özenmek, ihtimam göstermek” günahının cezasını daha dünyadayken versinler. Hayır efendim! Benim gecekondum var senin de bir adet gecekondun olacak! Benim evimde hiçbir çizgi tutmuyor seninkinde de tutmasın! Benim evimde her şey hatalı, eksik, patlak, çatlak, yamuk, yumuk seninki de öyle olsun! Benim evim çirkin ve zevksiz seninki de öyle olsun.. Benim kitabım yok senin de olmasın! Ve bu işkence sekiz ay sürsün! Evinden soğuyana kadar uğraşsınlar.
- Yurtdışında bir sevgili edinin.
Bakın en garantili ruh hastası olma yöntemi. Ve bu sevgili müthiş kıskanç olsun. Görüşememekten dolayı iyice bilensin kıskançlığı. Ve bu kıskanç adama, kıskanç olduğunu bilmeden önce, eski sevgilinizin aynı mahallede oturduğunu söylemiş bulunun. Hatta geçmişe dair gereksiz gereksiz bir takım bilgiler de verin. Eski sevgili de sizi ne zaman sokakta görse, ayak üstü laflamalardan yola çıkıp dedikoducu bohçacılar gibi hakkınızda twit atsın. Uzaktaki manita da bu twitleri okuyup “ohoo bunlar gene beraber” deyip delirsin, çıldırsın, köpürsün, kafayı yiyip hayatınızı cehenneme çevirsin. Sonunda da hiç yoktan, bir salak twit yüzünden sizi terk etsin. (Bkz: Allah bu twitterin belasını versin.) Ve bu her hafta tekrar etsin..
- Tasarım yaptırın!
Mesela yeni bir kitap, dergi projeniz olsun. Afili afili ajanslarda ama beşşş kuruş maaşa harikalar yaratan arkadaşlarınızdan iş rica edin. “Aa tabii seni mi kıracağım?” desinler ve “5 bin liraya 3 kapak yaparım” desinler, çok gelsin ama tamam deyin. 2 ay sonra tek bir sayfa yapmadığı gibi bir de olmayan işe zam yapsın. “Yok birini on bine yaparım” desin. “Ne lan bu arkadaş arkadaşı mı öpecek?” deyin ondan vazgeçin başka bir tasarımcıya gidin. “Aa süper iş!” desin ama bir ay da o sizi oyalasın ve bir şey yapmasın. Sonra “Aa bak bilmem kim süperdir ve çok çalışkandır, kazıklamaz da” desinler ona git ve altı hafta sonra dünyanın ennnnn ama ennnn kötü işleri gelsin. Hani Güzel Sanatlar’da okurken birinci sınıfta zor geçeceğin, dördüncü sınıfta sopayla kovalanacağın işler. Tavsiye eden arkadaşa gösterin o da “Yuh hiç bu kadar sallamamıştı” desin iyice kudurun. Ve bu arada 6 ay geçmiş olsun. Projenin yayınlanmasına sadece 2 ay kalsın.
- Web sitesi yaptırın!
“Sadece ruh hastası olmak yetmez, aynı zamanda seri katil de olmak istiyorum” diyorsanız en mükemmeli bu! İster tek sayfalı ister 10 bin sayfalı bir site yaptırın fark etmiyor. Her halükarda sinirleriniz çok fena bozulacak. Bu sefer tanıdık değil de profesyonel bir şirkete gidin.. Ananızın nikahı bir fiyat versin. Yine arkadaşa gidin. Beşte bir fiyat versin. Altı ay sonra işin bir bölümünü teslim etsin. Her şey patlak, çatlak, işlemez olsun.. “Aaa bu ne ben böyle mi dedim” deyin düzeltmesini isteyin. Sonra web master işin ortasındayken yurtdışına kaçsın. Yazdığı dilden kimse anlamasın o nedenle kimse devam edemesin. Elinizde yarım yapılmış bir site enkazıyla ve ödeme dekontlarıyla kala kalın!