Kenan Evren
.
Kimseye onun kadar kızgın değilimdir herhalde.
Kimse bana “ama ülkeyi kan götürüyordu, o durdurdu” demesin.
Onun ve saz arkadaşlarının inşa ettiği korku imparatorluğunun 20 yıl boyunca döktüğü kanın yanında sağ sol kavgasının döktüğü kan hiç kalır.
Bu ülkede onlar yüzünden binlerce insan korkunç hapishanelerde yıllarca sebepli sebepsiz tutuklu kaldı.
Bu ülkede binlerce insan o hapishanelerde akıllara durgunluk verici işkenceler gördü.
Binlerce insan işkencelere dayanamayıp öldü.
Binlerce insan sakat kaldı.
Binlerce insanın ruhu deşildi.
Binlerce insan “faili meçhul” oldu.
Binlerce insan anasız, babasız, evlatsız kaldı.
Bu ülkede insanlara bok yedirildi. Sokaklarda kim vurduya gitti. Karanlık orduların karanlık neferleri tarafından asit çukurlarına atıldı. Binlerce insan “bir gün evlerinden alınıp bir daha kendilerinden haber alınamadı”.
Bu ülkede insanların kökenleri, dilleri, dinleri inkâr edildi.
“Bundan sonra hepiniz BU olacaksınız” dendi.
Hepimize tek tip bir kimlik verildi.
“Biz bu değiliz” diyenlerin, o kimliği taşımak istemeyenlerin başına gelmedik kalmadı.
İsyan ettirene, dağlara çıkartana kadar uğraşıldı.
Okullarda beynimiz türlü türlü hamasetle, yalan dolan tarih bilgileriyle yıkandı.
Kendisine ve ardıllarına hep ihtiyacımız varmış gibi hissedelim diye yalan dış düşmanlıklar, dolan iç düşmanlar yaratıldı.
O düşmanlarla mücadele edilsin diye silahlara akıtılan paralarla kanımız iliğimiz kurutuldu.
O düşmanlarla yalan savaşlar çıkartıldı.
O düşmanlar savaşmak istemiyorsa onların yerine de savaşıldı. Kendi kendilerini vurdular, “onlar” yaptı denildi.
Yaratıklandırdıkları kurumlar, zırva yasalar, işgüzar savcılar, hakimler yüzünden on binlerce insan mahkeme mahkeme süründü.
Kukla basın, onların resmi bülteni şeklinde çıktı.
Gerçekler saklandı veya tahrif edildi. İnsanlara andıç andıç karalar çalındı.
Alçakları tanıyalım dedi alçağın ta kendileri.
Canımızın, beynimizin, paramızın ve daha bir dolu şeyimizin içine ettiler.
Türkiye terörden kurtulduğunu sanırken gerçek terörle, üstelik bitmek bilmeyen devlet terörüyle tanıştı.
İşkence edemediyse mahkemeye verdi, o olmadıysa pasaport vermedi, bu olmadıysa işinden attı, o da olmadıysa tetikçiye hedef gösterdi..
Şimdi ne çekiyorsak onun yüzündendir.
Bugün çektiğimiz dertlerin hepsine 12 Eylül 1980’de “can” verildi.
Karanlık o gün “yakıldı”.
Tecavüz edilen zihinlerin yarattığı çölde yaşadık 30 yıldır.
Vize denen duvarla BİLE onun yüzünden cebelleşiyoruz şimdi. Solcular kaçmasın diye elin gavuruna adeta yalvardılar: “VİZE KOYUN! VİZE KOYUN! Gidemesinler de asalım, keselim, dünyalarını karartalım!”
Ve işte şimdi o karanlığın piçi Ergenekonla uğraşıyoruz.
Bu ülkenin canına okuyan zihniyet ve uygulamanın mimarı, başmühendisi, ordinayus ustabaşısı ve de her ilin fahri hemşerisi (o her ilin valisinin verdiği şehrin “yalakalık” anahtarlarını ne yaptı acaba?) ‘’darbe yapma’’ ve ‘’anayasal düzeni silah zoruyla değiştirme’’ suçlamalarıyla yürütülen soruşturma kapsamında ifade veriyor şimdi.
Savcılar, sağ olsunlar çok nazikler, ifadesini evinde alıyorlar. Kendisi zamanında kimsenin yaşına bakmamıştı hâlbuki. Rahat rahat asabilmek için yaş bile eklemişti.
Niye yaptınız demiş savcılar. “Şu şu kanuna dayanarak” demiş.
Peki ya gerisi? Bütün o işkenceler, bok yedirmeler, özel harekatlar, faili meçhuller?
Onlar hangi kanuna uygundu?
12 Eylül zamanı Diyarbakır Cezaevinde yapılan (ve birlik beraberliğimizi ilelebet bozan) insanlık dışı uygulamalar ve cinayetler için de bir savcı dava açmış.
Mümkünse ben de bana gipgri bir gençlik yaşattığı ve acılı bir Türkiye enkazı hediye ettiği için şahsi bir dava açmak istiyorum.
Ne ceza verelim deseler verecek cevabım yok gerçi.
Aradan o kadar uzun zaman geçti ki...
Ama bu günleri görebilmek güzel.
Bu ülkeye dev bir özür borçlu Kenan Evren.