Bir kızı okutamamanın ıstırabı
.
Günlerdir kıvranıyorum...
Daha önce benim yanımda çalışmış olan Fatma’nın kızı Zeynep için burs bulmaya çalışıyorum...
Bu Zeynepçik, annesinin el âlemin evini temizleyerek kazandığı üç beş kuruş ile, gecekondularda yetişmiş bir kızcağız.
Küçümencikti annesi bana gelirken. Akıllı akıllı bakardı.
Sonra Fatma’ların başına, bütün fakirlerin başına geldigi gibi türlü felaketler geldi. O öldü, bu sakat kaldı derken İstanbul’u bırakıp memleketleri Erzurum’a hasta bakmaya gittiler.
O gündür bugündür haber almıyordum.
Bayramda aradı Fatma beni.
Bir kaç yıl olmuş, geri dönmüşler. O küçük akıllı Zeynep okumaya devam etmiş. Liseyi bitirmiş. Bitirdiği yetmiyormuş gibi bir de üniversiteyi kazanmış! Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği.
Bu onlar için o kadar beklenmedik bir başarı ki tek bir hazırlıkları yok.
Hoş, beklendik bir başarı olsaydı da ne yaparlardı bilmiyorum. Ne kenara para koyacak durumdalar ne de burstu vakıftı bir yerlere başvuracak yol yordam biliyorlar. Yok oğlu yok yani. Son bıraktığımda sıfır noktasındaydılar şimdi olmuşlar eksi.
Babası “ben okutamam” demiş. Kız ise öğretmen olup kırmak istiyor bu makus talih zincirini.
Fatmacık, o dünyanın en utangaç Anadolu kadını, yüzünü kararta kararta son çare beni arıyor.
“Gidin kayıt olun bir çare bulacağım” dedim.
Herkesi aradım. Ben zaten veriyorum, onlar da üç beş kuruş versinler de şu kız harcını yatırsın, yurt çıkana kadar başını bir yere soksun.
Zira bu memlekette her şeyi başardık ama yurdu olan üniversite yapmayı başaramadık.
Bundan 22 yıl evvel Marmara Üniversitesi’ni kazanmış ve taşradan gururla kayıt olmaya gelmiş Mutlu “bu okulun yurdu yok” cevabını aldığında nasıl bombok olduysa işte Zeynepcik de “yurt var ama yer yok” cevabını alınca öyle olmuş. Yirmi iki yıldır değişen bir şey yok yani. Bravo bize! Elli altı kişi çıkmaya karar verirse belki bir gün Zeynepcigin bir yatağı olacak devlet yurdunda!
Bu ülke ekmek yapar gibi inşaat yapan bir ülke. Hatta ekmek yapmayı unuttuk ama gökdelen dikmekte üstümüze yok Yer gök
korkunç TOKİ bloklarıyla kaplandı. Ama 2011 yılında hala adam gibi ogrenci yurdu yapmayı basaramadık. Hapisaneden bir tık öte binalarda ve koşullarda genc barındırıyoruz. Ve hatta barındıramıyoruz.
Para yerine çok güzel akıllar aldım. Onu ara, bunu ara, valiliğe basvur, şu vakfa gitsin, şu derneğe başvursun, sen araya gir belediye versin...
Kimsenin iyi niyetinden şüphe etmiyorum. Herkes işinden gücünden en az bir yarım saatini ayırıyor, o onu arıyor bu buna haber salıyor, “tamam oldu bu iş” diye bana haber veriyor.
Fakat ne oluyor? O ona delege bu buna delege, vali müdüre, müdür yardımcıya, yardımcı kaleme, kalem odacıya derken...
Hayır. Kıza bir burs, bir barınak, hey guzel allahim bir kap yemek ayarlayamadim...
Türkiye’de işini birine devretmeye gör. Sen huzurla işin hallolduğunu sanır, bir iyilik daha yapmış olmanın huzuruyla başını yastığa koyarsın ama hadise daha ikinci durakta patlamıştır aslında.
Hele de ortada derdini anlatmaktan aciz, utanmaktan beş kat olmuş insanlar varsa...
Nasıl para istediklerim bana akıl verdi, yardım ve burs istediklerimiz de Zeyneplere akıl vermiş. Devlet yurdu yoksa ozel yurt var. Ne guzel. 3000 liracık! Ekmek yoksa pasta vardı di mi!
Becerebildigim tek şey şu oldu Uşak Üniversitesinde okuyan muhtemelen yine fukara dört kızcağız yurt çıkana kadar Zeynep’e sahip çıktılar ve yanlarında bir ücret vermeden kalmalarına izin verdiler.
Günlerdir yediğim her lokma boğazımda takılıyor. Harcadığım her kuruş beni rahatsız ediyor. İnsanların bir gecede yemek ve konaklama için binlerce lira verdiklerini duydukça fena oluyorum. Baktığım her etiketten sonra “Fatma’nın kızı bu parayla iki ay/bir yıl/dört sene gecinirdi” demekten kendimi alamıyorum. Bu dengesizlikten müthiş rahatsız oluyorum. Utanıyorum. Hem de çok.
Sonra da saftirik saftirik soruyoruz. “bu tarikatlar nereden çıktı?” diye. Devlet bu ise bu kıza da yine onlar sahip çıkacak. Eminim.